Sınıfta kaldık

A -
A +

Futbolumuzda, neden dertler bitmiyor? Kimisine göre, dünya klasmanında geriyiz, ondan... Kimisine göre, kimseden aşağı tarafımız yok, hatta fazlamız var, bu yüzden de şımarığız, ondan... Kimisine göre de, ekonomik sıkıntıların patlamaya hazır hale getirdiği vatandaşımızın siniri tepesinde, ondan... Ama ne olursa olsun, ne bahaneler bulunursa bulunsun, futbolumuzun içine etmeye yeminliyiz sanki... Bu sporu, eğlence ve yarışma statüsünden çıkaranlar, bir sektör haline getirenler, sadece çıkarlarını düşünüyor... Spor yorumcuları, reytinglerini... Spor adamları, geleceklerini... Siyasiler, primlerini.. Para babaları da rantlarını... Eee, geriye ne kalıyor? İçine edilmiş bir spor zevki... Zaten, bir gram bal için, bir çuval keçiboynuzu yemiyor muyuz bu yüzden...  Spor dünyasını, sözde yakından izleyen bizler, inanın bu işten uzak kişilerin yanında resmen sınıfta kaldık... Çünkü, onlar tamamen objektif, tamamen gazetecilik anlayışı içinde, söylemek istediklerini kaleme alıyor... Ya biz? Kimin dümen suyunda gideceğiz, kime şirin gözükeceğiz, kimi galeyana getireceğiz... Hep aykırı düşünceler içindeyiz... 90 dakikada biten bir karşılaşmanın bir hafta öncesi, üç hafta sonrasında bile kin, sataşma, nefret ve dolduruşlarımız bitmiyor... Ve bizleri bir şey zanneden, cahil, ateşli seyirciler de, maçlara giderken vahşileşip, ellerine kasatura, döner bıçaklarını, taşları boşuna almıyor hani... Biz ekiyoruz, onlar biçiyor... Türkiye kaybediyor... Hem prestij, hem güzellik, hem de dostluk... Sonra oturup, timsahın gözyaşları gibi, sahte taziyetlere kalkışıyoruz... Kimse yemiyor...  Hürriyet Gazetesi'nin özü-sözü doğru yazarı Bekir Coşkun, geçtiğimiz hafta nefis bir yazı yazdı... "Futbol spor mu ?" diye soruyordu Bekir Coşkun... İçinde kara para, vergi kaçakçılığı, nüfus ticareti, bıçak, satır, kurşun, kan, şike, çete, beyaz kadın ikramı, şantaj, rüşvet olan bir dalın, spor olamayacağını savunuyordu... Ve şöyle devam ediyordu Bekir Coşkun: "... Kara para babaları işlerini tıkır tıkır yürütüyorlar mı, yürütüyorlar... Medya payını alıyor mu, alıyor... Gevezeler televizyona çıkıp büyük bir kitleye boş laflarını dinletiyorlar mı, dinletiyorlar... Kişisel yetenek ve başarısı sıfır olanlar; atılan golleri kendi başlarına çevirip mutlu oluyorlar mı, oluyorlar... Bir tek demokratik tepkisi, tavrı, kişiliği olmayanlar; haybeye bağırıp-çağırıp tatmin oluyorlar mı, oluyorlar..." İşte bu yüzden "Futbol spor değil" diye iddia eden Bekir Coşkun, bizleri kuşbakışı gözlemlerken, yanlışlıkları açık açık yüzümüze vuruyor... Ne kadar haklı değil mi?  Şahane bir filme büyük bir hevesle gidip, sinema çıkışı, bazen duygu, bazen mutluluk dolu oluruz... Ama 110 dakikalık o nefis filmi bir daha izlemek için, sinema gişelerine ikinci defa kuyruğa girmeyiz... Fakat 90 dakika izlediğimiz bir zevksiz maçı saatlerce, günlerce, haftalarca konuşur dururuz hep... Kendimizi birer müthiş eleştirmen olarak görürüz... Sınıflara ayrılır, kimimiz F.Bahçe'nin, kimimiz G.Saray'ın, kimimiz de Beşiktaş'ın birer yılmaz savunucusu oluruz... Bizim yaptığımız, bir nefis sanat eserini, bit pazarında ayağa düşürmekten başka bir şey değil aslında... Spor gazeteciği, yıllar önce hatır-gönülle mesleğimize sızan birileri tarafından kirletilmeye başlamıştı... Ama şimdi, bu işin gerçek emekçileri bir kenara itildi, meslekten silindi, meydan çok bilmişlere kaldı... Onlar da tüm çirkinliklerin mafyası oldu... Sporun içinde olduğunu zannedenler palavra atıp caka satarken, Tuncay Özkan gibi sporun kenarından geçmeyenler gerçek haber yakalar tabii... Biz sınıfta kalmayalım da, kimler kalsın?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.