Günlerdir meteorolojinin uyarılarıyla, halk, teyakkuz durumuna geçirildi... "Evinizden dışarı çıkmayın... Alt katları boşaltın... Arabalarla işe gitmeyin!" Vatandaş, sanki ilk defa yağan bir yağmur varmış gibi, korkutuldu, tedirgin edildi... Sanki, Alibeyköy, Çırçır, Küçükköy Dereleri ilk defa taşıyor... Yıllardır çarpık yapılaşmaya onay verenler, şimdi "Felâket tellâllığına" soyunmuyor mu; insanı esas çıldırtan bu... Bunların hepsi, hani geçmişte "Okullar olmasa, maarifi ne güzel idare ederim" diyen zat-ı muhteremin birer kopyası... Bunlar "Yağmur yağmasa, İstanbul'u, memleketi bir güzel idare ederim" felsefesi güden, tarihteki nâzır sanki... Kimlerin eline kaldık, Allahım kimlerin... *** Türk futbolunu yöneteceklerin akıbetini bir gecede değiştiren siyasi baskı, federasyon bünyesine sokacağı isimleri bir kağıda yazıp "Haydi hayırlısı olsun" diye sırt sıvamıştı daha dün... Haluk Ulusoy'un hükümdarlığına nasıl bir gecede son verilmişti? Çıkarılan kanundaki boşluklar yüzünden, her türlü itiraza açık bırakılan, tilki kurnazlığıyla hazırlanmış bir yasayı meclisten bir çırpıda geçirenler, şimdi kenara çekilmiş zaferlerini kutluyor... Ulusoy, başına gelenleri henüz hiçbir yerde konuşmadı... Ona yapılan oyunlar hakkında, kimse yorum da yapmıyor... Ama geçen gün, Tahkim Kurulu'nun eski, hatırı sayılır kişisinin söyledikleri, yenilir yutulur cinsten değildi... Ulusoy'a yapılan siyasi baskıların, bu ailenin büyüklerini nasıl rahatsız ettiğini anlatırken, futbolumuzun resmen siyasetin kucağına oturtulduğu gerçeği geçti gözlerimizin önünden... Yönetmeyi sevenlerin, her işe el atmaları rahatsız ediyor insanı bazen... İki gün önceki Hürriyet Gazetesi'nin manşetini hatırlayınız... Başbakan, Emre Belözoğlu'na ve Rüştü'ye "Sizleri F.Bahçe'de görmek istiyorum" diyor... "Milli Takım'da sizleri uzun müddet görmek istiyorum" diyecekken, sanki dili sürçüyor... Onca işinin arasında, bir de transfere el atıyor Başbakan... *** Basınımızın göndermeyi kafaya koyduğu iki yabancı teknik direktör var... Birisi Daum, diğeri Hagi... Çünkü bunlar, güdümlü haberlerle, önce taraftarın gözünden düşürülüp, sonra da istenmeyen adam durumuna sokuluyor... Taktik bu... Laila'daki Televole'nin kutlama gecesinde basınla yine tartışan, yine basına zorluk çıkartan Başkan Aziz Yıldırım, tekneyle geldiği eğlence merkezinde, kendisini görüntüleyen gazetecilerin fotoğraf makinelerini almaya çalışmış... Çekilen fotoğrafları da sildirmiş... Ancak ondan sonra sakinleşmiş! İşte bu başkana, Başbakan; Atatürk'ün Yalova'ya gelişinin yıldönümünde "Yalova'da maç yapın" ricasını iletiyor... Son günlerde maliyeyle iyi geçinen, borçların bir büyük bölümünü sildiren, geri kalan bir büyük bölümünü uzun süreye, minik vadeyle yaydıran F.Bahçe Kulübü, Başbakan'ın ricasını kırmıyor tabii ki... Ama işin ilginç yanı, böyle bir maçı oynamak istemeyen Daum'un tutumu yüzünden, biletinin hazır edilmesi... Türk siyasetinin nasıl bir çark olduğunu anlayamadan gidecek hazret... *** "Başbakan'ın Atatürk'le ne ilgisi var?" demesine rağmen, F.Bahçe'yi gönülsüz Yalova'ya götürmek zorunda kalan Daum'un, bu Türkiye'de daha öğreneceği çok şey var... Tabii ki, F.Bahçe gibi bir takımın Yalova'ya gidip maç oynaması güzel bir şey... Ama bu Yalova ısrarında hocasını azarlayan, onunla ipleri koparma noktasına gelen Başkan Yıldırım'ın; mükemmel bir şekilde süren, lig öncesi büyüklerin kendilerini iyice tarttıkları bir TSYD Kupası organizasyonunun, yıllar önce içine etmesi niyeydi acaba? Keşke, o zaman da, bir siyasi ortaya çıkıp "Oynayın" deseydi... Keşke, o zaman da bir Maliye Bakanı, büyüklerin borçlarını bir çırpıda siliverseydi... Keşke, TSYD yöneticileri, o zaman da, siyasilerin önünde el pençe duruverselerdi... Bütün bugünkü futbolun yavaş yavaş kimliğini kaybetmesi, siyasi oyuncak haline gelmesinin tek sebebi, sorumsuzca harcanan transfer paraları neticesi, kulüplerin batağa saplanması, son çare olarak siyasilerin önünde eğilmeleri ve de her isteğe boyun eğmeleri sonucudur... Üç kuruşluk menfaat için, virgül gibi birilerinin önünde bükülenlerin, eğer, şu günlerde önü alınamazsa, biz bugünleri bile mumla ararız... "Selde can kaybımız olmadı, şükür" diyenlerle, siyasi rantı, futbolumuzun içine sokup "Şükür, borçlarımızı temizledik" diyenlerin dualarını Allah yine de kabul etsin... Ne demişler? "Büyük adamların sadece amaçları, diğerlerinin ise yalnız istekleri vardır!"