Siz daha 58. Madde ile uğraşın!

A -
A +

3 Temmuzdan bu yana, spor sayfalarına ve spor programlarına egemen olan "Şike ve teşvik" olaylarının her gün yeni bir senaryosu karşımıza çıkmaya devam ediyor... Ortada bir olay var mı; varsa boyutları nedir; ya da devletin savcısı kendisine bir eğlence buldu da onu mu gündeme oturttu; ya da bizle dalga mı geçiyor; ya da, gündemi futbol dışı olaylarla daha ilgi çekici hale getirmek isteyenlerin, Türkiye üzerinde oynadıkları oyun, bizi Avrupa ve dünya arenasında küçük düşürmeyi mi amaçlamış; işte bütün bunlar karşımızda cevabını bekliyor sıra sıra... Haa, her sorunun bir cevabı olur mutlaka ama bu sorduklarımızın cevapları bir değil, bin... Çünkü günümüzde, herkes savcı, herkes yargıç, herkes avukat olup çıktı... Hukukun "H"sinin yanından geçmeyenlerin bile, üniversitede ders verir gibi tafrayla, havayla, bilgiçlikle kendisini dinletmeyi amaçlaması ve yorumlar yapması, şartlar ne olursa olsun en geçerli akçe şimdi... Birisinin idam sehpasına gönderdiğini, bir başkası kırmızı halılarla dışarı çıkarıp, "40 gün, 40 gece düğün" hazırlığı yaparcasına, şova döndürmesi, günlerin nasıl geçtiğinin bile farkına varamayışımızın bir göstergesi olmuştur... buram buram tüten hasretlik Birileri gerçekten eğleniyor... Birileri, hürriyetleri elinden alınmış, yargılanma sürecini "tezkere bekler" gibi gözleyen, çocuklarının, sevdiklerinin kokuları burunlarında tüten tutukluların çektiklerini, yaşadıklarını bilmeden ahkâm kesenlerin; bu ülkede herkesten fazla susturulması gerektiğini hiç düşündük mü? Bir 58. Madde tutturup, Türk futbolunun geleceğini adeta "dipsiz kuyuya" atanların, Ankaragücü'nün yağmalanması umurunda mı? Kulüpler Birliği "temcit pilavı" gibi "Şike yapan cezasını çeksin ama düşme olmasın... Olursa da bir defaya mahsus affedilsin" saçmalığını bırakıp, bir kere olsun o birlikte söz verilen "Sizin futbolcularınıza asla dokunmayacağız" senedinin arkasında neden duramadılar; bunun hesabını versinler önce... Kötü yönetimlerin esiri olmuş bir Süper Lig ekibinin, göz göre göre "yağma" edilişine çanak tutanlar, borçlarının büyüklüğüne bakmadan, Ankara'nın "Aç delikanlılarına" yardım eli uzattılar mı hiç? Madem birlikten bahsediyorlar... Havuzun delinmemesi için, şike yapanlara bile af isteyenler, sadece kendi menfaatleri için "kenetlenenler" aralarındaki 102 yıllık geçmişe sahip bir Anadolu takımın bu kadar zor durumda olmasına neden sessiz kaldılar? MİNİK ARDA'DAN UTANMAYANLAR Bu nasıl birlik, bu nasıl kenetlenme, bu nasıl arkadaşlık, bu nasıl insanlık? Beşiktaş karşılaşması sonrası Ankaragücülü Muhammed'in açıklamaları ve sırtına giydiği Minik Arda'nın fotoğrafı bulunan tişörtün hikâyesi hiç mi yüreklerine ateş düşürmedi bu birliğin, o anlı şanlı federasyonun? Babasının kendisine verdiği 20 TL'lik cep harçlığını Ankaragücü'ne gönderip "Prim dopingi!" yapan o Arda'nın davranışından kimse utanmadı, kimsenin yüzü kızarmadı mı? Ve o tişörtteki "Teşekkürler Arda... Para için değil, arma için varım" yazısı hiçbir anlam ifade etmedi mi sizler için ey Birlik, ey Federasyon? Beşiktaş gibi güçlü bir rakibin karşısına ilk on birde 3, sonradan giren 3, hatta yedek kulübesinin tamamı A2'den olan bir takımın, sahada onur mücadelesi yapıp "Bizi yağmalamayın" mesajı, hiç kimsenin kılını kıpırdatmadı mı Allah aşkına? Biz bu kadar mı duygudan yoksun, bu kadar mı, yardım elini geri çekecek kadar zalim, bu kadar mı "kendi düşen ağlamaz" diyecek kadar hissisiz? Bu kadar mı insanlığımızı paylaşımdan yana değil de, düşene tekmeden yana kullanacak kadar menfaat peşinde koşanlarız? Yazık bu dramı kahkahalar atarcasına seyredenlere... Yazık o sahada en büyüğü 1990 doğumlu delikanlıların birkaç ağabeyinin arasına karışıp onur mücadelesini alkışlamak yerine, daha o gün takımı yağma etmeye çalışanlara... BİTMİŞ BU İŞ, AĞLAYANI YOK İnsanlığın bittiği noktadır, bu Ankaragücü'ne bakış açısı... Böyle bir anlayışın kol gezdiği; şikenin kralının yapıldığı; teşvikin babasının süslenip, allanıp pullanıp sunulduğu; menfaat dozunun en üst seviyede tutulması için, geçerli yıldırıcı kanunların bile kağıt kırpar gibi makaslandığı; kararsızlığın Türk sporunu Avrupa'da ve dünyada prestij kaybına uğrattığı böyle futbol anlayışını neyleyim ben... Neylesin Türk futbolu... Neylesin insanlık...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.