Skandal starları!

A -
A +

Bu memlekette, daha yakın zamanda "Şike yaptık" itirafında bulunan iki futbolcunun hayatı kaydı... Yaptıranlar ayakta kaldı... Gidenlere, bir de "Ohh olsun" dendi... Ama bu memlekette 55 yaşındaki adamla "Çocukluk aşkı yaşadım" diyen kişinin skandalı ise, masumane hale getirilip alkışlanıyor... Toplumumuz, kenar mahalledeki bir aşk kaçamağına "Zina" damgası vururken, iş üstelik mahkemelere taşınırken, insanlar utancından fellik fellik kaçarken, aynı işi görüntülü ve istekli yapanlar, arkası olanlar, aslanlar gibi ortalıkta dolaşabiliyor yine bu memlekette... * Sporda bunca olay varken, kaset konusunu bizim de bu kadar deşmemiz biraz tuhaf aslında... Ama bu Türkiye'de memur, maaş için açlık grevi yapıyor, kimin umurunda... Emekli, maaş kuyruğunda her ay ölüyor kimin umurunda... Yoksul çocuklar, defter kalem alabilmek için mendil satıyor, ayakkabı boyuyor, kimin umurunda... Kayıt parası veremeyen bir anaya, bir hafta okul temizliği yaptırılıyor, kimin umurunda.... Aç insanlar, pazar yerlerinde akşam üzeri atık topluyor, kimin umurunda... Bunca sıkıntı, bunca üzüntü, bunca rezalet diz boyu iken, bir yıldızın kaset olayı gündeme oturuyor ve herkes onun "Yılmaz savunucusu" oluyor... Yok böyle şey.. Savaş Ay, çalıştığı televizyonun 5 saatini, bir kadının avukatlığına soyunup, işgal edebiliyor... Programına iki hoca, gerçek ve sanal avukatları da çağırıp, gündemi toz pembe göstermeye çalışıyor... Ve sonunda kala kala bir Yeşim Salkım, bir Seren Serengil kalıyor muhalefet... Rezaleti onaylamayan bu iki kişi de neredeyse hain ilan edilerek, suçlu koltuğuna oturtuluyor... Ne için? Sanki, o malûm görüntüler, silah dayatılarak çekilmiş gibi, kamuoyu zorla bir yanlışlığa ortak edilmeye çalışılıyor... Sanki suçlu, poz veren değil, bu pozları öğrenen bizler oluyoruz... * Bütün bunlar magazin basınının çirkin görüntüleri... Ya spor sahalarındakiler? Trabzon'daki olaylardan dolayı önce infaz, sonra da bazı "Marshall" yardımları ile beraat ettirilen F.Bahçe için yine gündem oluşturuluyor... G.Antep kalecisini çakmak, tokmak, ayakkabı, şemşiye, bozuk para, cep telefonu bombardımanına tutanlar, masum gösterilmeye çalışılıyor... Yok böyle şey... Senin elin bunları atıyorsa, elin eli de armut toplamayacak artık... Bu ayrıcalık bir yerde son bulmalı... Anadolu'dan gelenleri, birer "İstanbul şaşkını" gibi görüp, hakaret ve saldırı yağmuruna tutanların, ikinci defa affa uğramaları, bu ülkede bundan böyle kaos doğurur... Yaptılar, öyleyse cezalarını çekecekler... Kimse masum pozlarına girip, kulis yapmasın... Bazı kesimlerin akıllanması için ceza şart oldu artık... * G.Antep kalecisi Ömer 'in maç bitimi söylediği "Konsantrasyonum, moralim bozuldu, böyle galibiyet olmaz... Bu şerefsiz bir galibiyettir" cümlesindeki sadece "Şerefsiz galibiyet" bölümünü alarak bunu polemiğe çevirmek, ancak ve ancak F.Bahçe'nin o malum yöneticilerinin ustalığıdır (!) Kimse "Ayranım ekşi" demez tabii ki... Şimdi yine üç kravatlı delikanlıyı yanlarına alıp "Bakınız kale arkasında bunlar oturuyordu... Bu efendiler sahaya bir şey atabilir mi?" diye duygu sömürüsü yapılacaksa yazıklar olsun... Başkan Aziz Yıldırım bile, Ömer'in kafasına yağdırılan malzemelerin sıkıntısından, yerinden kalkıp, tribünleri sakinleştirmeye gidiyorken, bazı yöneticilerin komik açıklamaları artık bitmeli bu alemde... F.Bahçe'yi korumak uğruna, çirkinliklere değer veren, 20-30 kişi için koskoca bir "F.Bahçe Cumhuriyeti'ni" yaralamak sporun bir ayıbıdır... Eğer F.Bahçe'nin gerçek taraftarını korumak istiyorlarsa, aralarındaki bu pislikleri atmanın yollarını cesaretle bulmaları, onları küçültmez, aksine kahraman yapar... Kutlualp, Özaydınlı, Uslu ve bunlara yeni eklenen Ekşioğlu, eğer vicdanları varsa, bir defa olsun F.Bahçe'nin gerçek taraftarı dururken, üç-beş çapulcuya sahip çıkmamalı... Bu yöneticiler, bir ayran için sahaları kapatılan Denizlili meslektaşlarının "Hakettik" centilmenliğini örnek almalıdır... * Artık Türk Futbolu'nda devrim zamanıdır... Bir sanatçının kaset skandalını körü körüne destekleyenlerle, saha anarşisini körükleyenler arasında hiçbir fark yoktur... İnsanlar önce vicdanlarını dinlemeli, sonra da kamuoyunun hisleriyle dalga geçmemeli... "Rabbena, hep bana" zihniyeti içindeki yöneticilik anlayışı, bu memlekette artık bitmeli... Bunun için de, stad terörünü önleyici ağır ceza yasaları çıkarırken, yöneticilerin de ağızlarını kapatacak fermuarlar hazırlanmalı... Yoksa gidişat, bir lig maratonunda zirveyi yakalamaktan çıkar, kanın aktığı, kafaların patladığı, kin tohumlarının ekildiği bir arenaya döner... Bu alemde kişiler değil, müesseseler önemlidir... Onu koruyamayanlar ise "Erkişi" değildir...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.