Türkiye'de teknik direktörlük müessesesi, sadece "skora" endeksli bir yapısıyla, ayakta kalmaya çalışıyor...
Aslında 17 bin teknik adamdan, 500 tanesinin bile iş bulamadığını söylersek; iddialı teknik adam yetişmesini beklemek, okyanustan bir Yunus balığının, kenarda, manzara seyretmek için oturan bir kişinin kucağına düşmesi gibi bir ihtimal bu...
Hele futbolumuzdaki çarpık düzenin bilhassa teknik adamları koruma ve kollama güzelliğinden yoksun olması nedeni ile bir çırpıda alkışlanan ama o derecede de harcanan kişilerin, bu ülkenin en sahipsiz kesimine dahil edilmesi gerekir...
Çıkarın Fatih Terim'i, Mustafa Denizli'yi, Ersun Yanal'ı bir kenara, diğerlerinin büyük bir bölümü, bir takımda bir var, bir yokları oynamaktadır...
Çünkü, kulüp yöneticileri, her zaman doğruyu yaptıklarını zannettikleri için; takımlarının her maçı kazanmasını, ya da en azından yenilmemesini ister!
Onlar taraftarın önüne, kötü sonuçlarda kendileri çıkmaz, teknik adamı atar...
Hani Yeniçerilerin "Kelle isterük" isyanlarında olduğu gibi...
Ver kelleyi, kurtar koltuğu...
KULLANILDI, ŞİMDİ ATILIYOR
Şu günlerde tahtı sallanan en baştaki teknik adam Samet Aybaba...
Oysa, Beşiktaş'ta "Feda" prensibinin başlamasıyla birlikte, bu işi gönüllü yapacak tek adamdı o...
Para konuşmadı, pul konuşmadı...
Onun en büyük hatası; yönetimin göndermek istediği ama taraftar baskısı nedeni ile dile getiremediği bazı yıldız futbolcuların "ipini çekmek" oldu...
Örneğin Quaresma gibi...
Borç nedeni ile parasızlığın cenderesinde boğuşan bir takımın, çözümü küçülmekte bulması, önceleri çok garipsense de, sonradan bunun doğru olmadığı gerçeği çıktı ortaya...
Samet Aybaba'nın genç delikanlılarla yola devam etme arzusu, ilk zamanlar alkış aldı bol bol...
Övgüler dizildi teknik adama...
Ne zaman ki, 100 milyon euroluk G.Saray ve F.Bahçe ile başa baş bir şampiyonluk yarışının potasında buldu kendini Beşiktaş, işte o zaman olanlar oldu...
ADAM HARCAMAK KOLAY OLDU
Çünkü...
Sezon başında bunca olumsuzluklar karşısında, ligde kalmayı amaçlayan bir takım, artık şampiyonluk beklenen bir takımdı...
Kaybedilen her puan, tribünlerden tepki görmeye başladı...
O zamana kadar alkışlanan takım, her yenilgiden sonra protestolarla yoğruldu...
Samet Aybaba da, nasibini alıp, kredisi düşmeye başladı...
Ve şimdi; çoluk çocukla, sakatların ve de kaprisli futbolcuların bolluğunda, lig 3.sü teknik adamın kellesi isteniyor...
Sayın Fikret Orman bile, düne kadar "Hocamızla uzun yıllar beraberiz" derken, o şimdi, teknik adam arayışının startını veren isim oldu...
Adam harcamak bu kadar kolay mı futbol aleminde...
Hele "Feda" ile yola çıkan bir takımın hocasını bir çırpıda "Feda" etmenin ayıbını kim taşıyabilecek gelecek günlerde?
Bu sezonun en başarılı hocasını harcayıp, günü kurtarmaya çalışmak, Beşiktaş yönetimine hiç yakışmıyor...
Keşke "Biz olduğumuz sürece, Aybaba hocamızdır" diyebilseler...
Keşke, Aziz Yıldırım gibi, hocasının yakasına yapışıp "Bırakmıyoruz" diye haykırabilseler...
Ama galiba "Geçti Bor'un pazarı"
Bir Çapa yetmez!
Bugün konumuz teknik adamlardan açılmışken, kutlamak istediğimiz; cesaretiyle alkışlayıp, apolet takmak istediğimiz bir isim daha var...
G.Birliği Teknik Direktörü Fuat Çapa...
Sessiz sedasız ve efendi kişiliğiyle, adalet içinde forma dağıtan bu genç hoca, en son F.Bahçe karşılaşmasında kariyerine bir yıldız daha taktı...
Henüz 19 yaşında ve ilk Süper Lig maçına çıkardığı Ahmet Çalık isimli genç savunmacıya, boşuna güvenmediğini gösterdi...
Webo, Kuyt, Baroni, Sow, Krasic, Meireles gibi 80 milyon euroluk yabancılarıyla kalesine çullanan F.Bahçe'nin önünde o, 50 bin euroluk delikanlı, adeta göğsünü siper etti...
Müthiş bir futbol sergiledi...
Tek hata yapmadı...
Falsosu olmadı...
O genç, U20 Milli Takımının da vazgeçilmezlerinden ama artık Türk futbolunun çok yakından tanıdığı bir isim...
Fuat Çapa sayesinde...
Hani; şu G.Birliği'nden; müthiş başarısına rağmen gönderilmek istenen Çapa'nın Türk sporuna hediyesi o...