Ohh... Nihayet sonunda becerdik... Bundan böyle, aklı başında hiç bir sporsever F.Bahçe - G.Saray maçlarına gitmez... Giderse aklını peynir ekmekle yemiş gibi olur... Çünkü, tribünlerin bir avuç menfaat peşinde koşan amigo tarafından işgali ve kurtarılmış bölge ilân edilmesi, nihayet semeresini gösterdi... Gözü dönmüş insanların, işleri sadece olay çıkartmak olan bir avuç mafya özentisi gençlerin elinden alabilirseniz alın bakalım tribünleri... Ya onlar gibi "Asarız, keseriz" edebiyatına kayıtlı olacak, ya da evinizde oturup, sabahleyin tuttuğunuz takımın maçını gazetelerden takip edeceksiniz... F.Bahçe Stadı'nın sezon başındaki Kızılyıldız hazırlık maçı öncesi, Migros tarafı tribünlerinde yaşanan olayları bastırmak isteyen polis kuvvetleri sert tepki ile karşılaştı... O gün, ellerindeki spreyleri sıkarak, gözü dönmüş bir avuç seyirciden kurtulmak isteyen polisler ile seyirciler arasına, tribünden inen başkan Aziz Yıldırım ve bazı yöneticiler girdi... Ve o sırada Yıldırım, Emniyet Müdürü Hasan Özdemir'in de bulunduğu ortamda, bir amire söylemedik lâf bırakmadı... Hâttâ, tokat atmaya bile kalkıştığı söylendi... Ve o Yıldırım, Emniyet Amiri'ne "Al adamlarını, çıkın gidin" diye ültimatom bile verdi... Sonunda polis, azgın bazı seyircilerin "Polis dışarı" nârâları altında, stad dışına çıktı... Bu, başkanın sezon öncesi, o kendini bilmez seyircilere milletin gözü önünde tanıdığı ilk büyük primdi... Ondan sonra korumaya alınan, işleri sadece vurmak kırmak, sahaya bir şeyler atmak, rakip kalecileri taciz etmek olan, kesilmiş kellelerin bulunduğu bir bayrak altında toplanan bu insanları zaptetmek mümkün olmadı... Aldıkları eşantiyon biletlerin bazılarını karaborsada satan ve o haksız kazançlarla kendilerine mükemmel bir yaşantı kuranlar, şimdi F.Bahçe'nin aklı başındaki seyircisinin de kâbusu oldu... Türkiye'de vatandaşın "Anayasal hakkını" kullanarak maça gelmesi çok zor... Hele büyüklerin, kendi aralarında yaptıkları müsabakalara girmek, imkansız gibi bir şey... Çünkü valilik, emniyet ve kulüpler ortaklaşa aldıkları kararla, derbilerde rakip takım seyircisi istemiyor... Nasıl bir saçma karar bu? Sevdiği bir takımı seyretme hakkı elinden alınan insanlara yazık değil mi? Haa, diyeceksiniz ki, bu maçlara gelenler seyretmeye değil, savaşmaya geliyor... Doğru... Ama onu da önleyecek tedbirler yeryüzünde mevcut... Fanatiklerin liderleri, önce polis tarafından sorguya alındı, sonra malûm, serbest bırakıldı... Göreceksiniz; en kısa zamanda, onlar yine asli görevlerinin başına dönecektir... Çünkü günümüzde, devreye girip iş yaptım zanneden kulüp başkanları ve yöneticiler, polisin elindeki azgın fanatikleri kurtarmayı bir görev zannediyor... Bir de buna PFDK'nın, kulüplere ceza değil, prim tanıyan eyyamcılığını ekleyin, alın size iki ucu pis değnek... Sonra da, bu stadları temiz hale getirebilmek için uğraşın bakalım... Bu memlekette, sahaya atlayıp hakemi dövmeye çalışanları polisin elinden kurtarıp, tekrar tribüne gönderen kulüp yöneticilerini önce stadlardan uzaklaştıracaksın... Bu memlekette, amigolara her maç binlerce bilet verip, bunların karaborsada satılmasına ses çıkartmayan yöneticilerin kökünü kurutacaksın... Bu memlekette, maçtan saatlerce önce, amigoların patlayıcı madde, konfeti ve pankart taşımasına öncülik ve yardım eden, stad müdürlerini ve kulüp koruması geçinenlerin topunu uzaklaştıracaksın... Bu memlekette "En büyük başkan, bizim başkan" diye bağırmaları için amigoları besleyen, onlara maddi destek olan başkanları lânetleyeceksin... Bu memlekette, stadların en az 500 metre yakınında alkollü içki satışını engelleyecek, tribünlerdeki satışları ise yasaklayacaksın... Bu memlekette, üç kuruşluk menfaat için bin takla atan yardakçıları, sırf olay olsun diye, günahsız insanların malına zarar verenlerin kökünü kurutacaksın... Ama ne yazık ki; futbolumuzu kurtarmak, eyyamcılık yapanların eline kalmışsa, bunlar ne fayda... Allah sonumuzu hayretsin...