Spor düşmanlığı!

A -
A +

Asıl sorunumuz, her şeyi ayrı değerlerde görüp sevmemizde ya da beğenmememizde yatıyor... Kimisi kaseden içer çorbayı... Kimisi tabaktan... Kimisi balığı çatal, bıçakla didik didik darp edip ayıklayarak yemeği sever... Kimisi de, lezzetin parmaklarından, damla damla akışından; büyük bir haz duyar... Kimisi saçının bir telinin bile havalanmasını içine sindiremez; kimisi de tarağın ne olduğunu bilemez... Suşi modasını, Akmerkez civarlarında yaygınlaştıranların aksine; bir ağaç altı bulduğunda, mangalını dumanlar arasında yakmaya çalışıp, sonunda bu zahmetini etrafa yaydığı kızarmış ızgara kokusuyla noktalayanlar da bu ülkenin insanlarıdır... Bütün bunlar, bir farklılık ve insani düşünce parkurunda ayrı ayrı koşanların manzarasıdır... KİM, SÜT KADAR BEYAZ? Günümüz spor anlayışında; başarıyı, şampiyonalara katılma anlamında görenlerle; madalyayı boynuna takmadan alkışı hak etmediklerine inananların farklılaştığı bir anlayışın çemberindeyiz... Bazılarımız, Fatih Terim'in elindeki yıldız topluluğuna rağmen, futbol adına gerekli verimi sağlayamadığını yazar- çizer... Ama kimileri de; "Liderlik başarının göstergesi değil midir?" diye karşıt görüşe yapıştırıverir sözlerini... 3 Temmuz'dan beri süregelen "Şike ve teşvik" olaylarının, hem Avrupa'da, hem de yurtiçinde başarı ile yürütülmesi ve kimselerin burunlarının dahi kanamamasının hukuki bir zafer olarak nitelenmesi, herkesi tatmin etmiş midir, yoksa bu işten hâlâ daha umut bekleyenlerin ufak da olsa bir ümidi var mıdır, bunu önümüzdeki günlerde, daha iyi anlayacağız... Kimisi "Ben kupamı isterim" inadını sürdürürken, diğer bir bölümün "Bizler süt kadar beyazız" diyerek "Bu iş kapanmıştır" edebiyatını, noktasına virgülüne kadar sahneye koymaları; nafile çabalar karşısında başka sonuç bekleyenlerin galibiyeti midir, yoksa günü kurtarmak adına sürdürdükleri oyalama taktiği midir? KİM KORKAR YASADAN! 6222 sayılı "Sporda Şiddeti Önleme Yasasının" bir gecede yumuşatılarak, bazı kesimlerin istediği şekle sokulması; Yargıtay sürecinden beklentilerin olumlu sinyalleri; 58. Maddedeki "Şike ve teşvikin bir tutulmasının" ortadan bölünmesi; UEFA Disiplin Kurulundaki dosyanın hâlâ inceleme safhasında olup olmadığının netlik kazanmaması, Türkiye'de bir şeylerin sanki başka türlü halledildiğinin sinyalini vermiştir bizlere... Farklı fikirlerle, düşüncelerle ve de yönlendirmelerle ortalığı çok kavşaklı bir yola benzetenlerin, çözüm üretme yerine, ortalığı bulandırma amaçları, kimine göre bir gün iflas edecek; kimine göre de, geçerliliğini aynı hızla koruyacaktır... Gerçekler, suya yazılmış yazı gibi kaldıktan sonra, tedbirler alsanız ne olacak, almasanız ne olacak... Yasadan korkmayanların, o yasanın her tarafını didik didik ederek, kendi lehlerine bir noktayı bulduktan sonra, tertemiz insan kılığına girmeleri, hukuki bir zafer mi, yoksa, kanunlarımızın yetersiz olduğunun mu ispatıdır? Futbol adaletini, kendi çıkarlarına göre, lastik çeker gibi uzatanların veya kısaltanların, spor arenalarında türlü şekillere girerek, kılık değiştirerek, huzuru getireyim derken kaçırmalarını kim affedecek... "Susalım, eyvallah" diyelim, ya da "Böyle gelmiş, böyle gider" prensibini kendimize yol seçelim; sonra da tekerlekli sandalye basket takımlarının müsabakasında bile anarşiyi, tribün terörünü hortlatalım... Yok öyle şey... SPOR ARENALARI KORKUTUYOR Fikirler, kendilerine göre mutlaka kıymet arz eder... Eyvallah... Ama o fikirler, birilerini ezerek, masumiyetini ispatlamaya çalışırsa, biz güçlünün peşinden mi gideceğiz? Ya da "Bunlarla uğraşılmaz" diyerek, başımızı çevirip, yolumuzu mu değiştireceğiz? Negatif düşüncelerle, yangın yerine döndürülen spor arenalarının, boşa kürek çekilerek, başarı adına aldatmacaların kol gezdiği ortamlardan, artık insanlar kaçmak zorundadır Türkiye'de... Çünkü o spor sahalarına, gidip de dönmemek var... Taksim Stadı'nın o 1920'li yıllardaki seyirci profilinin, yani melon şapkalı, şık kıyafetli seyircilerin yerinde, bugün eli kasaturalı taraftar topluluğu yerini almışsa; Türkiye'de, bir şeylerde yanlışlık yapılıyor anlamı çıkar ortaya...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.