Spor kasapları iş peşinde !

Sevap işlerken günaha girenlerin en bol olduğu ülke, Türkiye'dir şüphesiz... Kaş yapayım derken, göz çıkarma bile konuşulmuyor artık... Konuşulanlar, boğalar ve sahte kasaplar... İnsan haklarını, hayvan haklarını hiçe sayanlar... Çiçekli ağaçları darağacına, balıklı gölleri kan çanağına çevirenler... Bıçağı boğaza değil, rast gele saplayan işkenceciler... Türkiye'yi, yabancıların dikkatinde, tabiat harikaları ile değil, vahşi görüntülerle gündeme getirenler... Şükür; bir yıl kurtulduk sizden... *** Tribünlerde can alıcı son olaydan sonra "ders alırız" diye düşünürken "yeni vahşiler" gündeme oturdu yine... Bu defa mekân salon olarak seçildi... Üstelik bir bayan maçında... Daha kibar olması gerekenler, ne amaçla geldikleri belli olmayan kişiler, gözleri dönmüşler, bu defa da kapalı mekânlarda korku saldı sporumuza... Elinde bıçakla, Türkiye'nin yeni nefretini kazanmış bir delikanlı, yakalandığında "Bıçak benim değildi, yerde buldum, polise gösteriyordum" saçmalığıyla temize çıkacağını düşündü... Bir bayan basketbol maçına bile bedava biletle giren bir zihniyet, aklı sıra hem kabadayılık, hem uyanıklık yaptığı tribünde, koskoca F.Bahçe Başkanı'nın bir adım arkasına kadar sokulabiliyorsa, eyvah ki eyvah... Sporumuzun her yanını kan kokusu sarmışken, daha ağır zayiatlardan Allah koruyor hepimizi... *** Beşiktaş'ın 3 maçlık tribün cezası bitti... Dileriz, birileri bundan ders alır... Ama fırsat bulduklarında "Bizi ayrı koyanların...." diye yine küfüre sarılanlar, görünen o ki; gerçek taraftarını futbol seyir zevkinden uzak tutan "sivri akıllılar" şimdi takımlarının amaçsız ve hedefsiz kalmasından sonra, yine uslu durmayacaktır... Zaman içinde "Battı balık yan gider" hesabı, küfüre, saldırıya devam mı, yoksa "süt dökmüş kedi gibi uysal" bir seyir zevkinin içinde mi bulacağız kendimizi, bilemiyoruz... Görünen o ki, doludizgin tribüne doluşacak o taraftarı, bir taraftan takımın durumu, bir taraftan da, en kritik maçında bile yalnız bırakan yönetimin varlığı rahatsız edecektir mutlaka... İpler Beşiktaş'ta kopmuştur artık... Düğüm atacak yer de kalmamışken, hâlâ daha taraftara; bırakınız bu sene, gelecek için bile ümit verilmemesi çok acıdır... *** Sadece F.Bahçe'nin "hem çalıp, hem oynadığı" ligimizde, Beşiktaş'ın amaçsız ve serseri bir mayın gibi dolaşması, tribünlerinden bundan böyle, hiç de "iyi sinyaller" geleceği anlamında algılanamaz... Konyaspor önünde, kupaya veda edilirken, seyircisini kaybetmiş Beşiktaş, gönül isterdi ki, yönetimini kaybetmesin... Ama gezmekle iş yapmanın, destek olmakla gönül eğlendirmenin ayrımını zor yapanlar, bir "öksüz çocuk" gibi ortada bırakmıştır Beşiktaş'ı... Şimdi, keşkelerin, pişmanlıkların yeri değildir... Bir spor yorumcusunun samimiyetine güvenip adam deneyenler, zenci bir çocuğu tribünlerin alay etmesinden koruyamamış, kendisi de eğlencelik olmuştur dillerde... Koca Beşiktaş'ın haline bakınız... Denize düşen, yorumcuya sarılıyor... *** Kaçan balık değil, kaçan şampiyonluk büyük olur artık Türkiye'de... İstanbul'un dört bir yanını kanla sele döndürenlerin ayıbı bitmeden, tribünlerdeki saf kurbanlıkları köşeye sıkıştıranların nüfusu dileriz artmaz... Şiddeti önleme yasasının uygulayıcısı olmayınca; meydanı boş bulanlar, sadece kendilerine "Yapmayın, etmeyin, ayıp oluyor" demekle yetinenlerin zaaflarından faydalanmazlar inşallah! Görünen o ki, gelecek karanlıktır futbolumuz için. Yasa karşısında bile boyunları kalastan kalın olanlar, sporumuzu karartmak için, zannetmeyin ki, saf bir görüntü içinde olacaktır... Hiç dilemeyiz ama futbolumuzu "ak günler" değil, küfürün, saygısızlığın, terörün sardığı "kara günler" beklemektedir... Çünkü, bu ligde sinir yatıştırıcılar değil, siniri tepemize çıkaran olaylar yüzünden, sakin olabilmenin mümkünü yok... Her çirkinliğe kurban arayanların, dileriz ellerini ayaklarını dolaştıracak bir "yasa ve uygulayıcılarının" hasreti, çabuk biter yüreğimizde... Yoksa; ağlarsa analar ağlar, gerisi yalan ağlar...