Bundan 30 yıl önce İnönü Stadı'nda bir karşılaşma... G.Saray ile F.Bahçe oynuyor... O zamanlar bilet için bir gece önceden kuyruğa girilirdi... Hem de F.Bahçelisi, G.Saraylısı aynı gişeden bilet almak için aynı kuyrukta sırasını beklerdi... Stat içinde de durum farklı değildi... F.Bahçe gol attığında, sarı-lacivertli taraftarlar sevinir, bayram eder; G.Saray gol attığında ise sarı-kırmızılı renklere gönül verenler aynı sevinci yaşardı... Bir gün olsun kavganın çıkmadığı o tribünler, bugün "kurtarılmış" bölge olarak, karşımızda utanç tablosu gibi duruyor... Artık misafir takım taraftarı tribünlere sokulmuyor büyük maçlarda... Neden? Çünkü tribün terörünün önü, böyle alınıyor artık... Tabii ne kadar doğru karar bu, tartışılır... Yâni bir takım taraftarına, o maçı yasakladığınızda iş çözülüyor ha! Sonra da, çıkıyoruz ortaya G.Saray- F.Bahçe maçları için "Dünya derbisi" yakıştırmasını yapıştırıp, kendi kendimize hava atıyoruz... Bilmiyoruz ki, dünyada kaç ülke yayın için müracaat ediyor bize... Hiç... Ve biz hâlâ "Dünya derbisi" uyutmalarıyla ninni söylüyoruz... İki takım sahaya çıkıyor; birisinin seyircisi 50 bin, diğerinin kocaman "sıfır!" Sonra biz, sayfalarımızı bu maça ayırıyoruz... Bir hafta öncesinden tartışmalara başlayıp, didik didik ediyor, hakemini kadavra masasına yatırırcasına kesip biçiyoruz... İş bununla da bitmiyor... Günlerce, yanlış verilen bir taç atışını; verilmeyen bir faulü tartışıyoruz... Takım otobüslerinin, yollarda taşlanmasını, muhitinde rakip takımın renginden forma giyenleri "linç etme" operasyonlarına yer veriyoruz... Dünya derbisinin yankılarına bakınız! Hepsi utanç verici... *** Peki çare nedir; eski güzel ve unutulmaz tabloları geri getirmek imkânsız mı? Denemekte yarar var... Örneğin: 1- Belli takımların, tribün lideri olarak kendilerine apolet takan isimleri var... Bunları birer birer toplayıp, sahada çıkacak her olayda sorumlu tutulacaklarını, bir daha olay olursa kendilerinin ilelebet tribüne alınmayacağını enjekte edeceksiniz, beyinlerine... Tribün rantının önüne geçeceksiniz... Bu da yöneticileri frenlemekle olur... 2- Her büyük maç öncesi, basın sözcüleri dışında kulüp yöneticilerine konuşma yasağını getireceksiniz... Çünkü bu iş resmen sokak kavgalarına dönüşüp, taraftarı ateşlemeye yeten bir sebeptir günümüzde... 3- Tribünlerde taşkınlık yapanları asla affetmeyecek, yöneticilerin devreye girmesine, onun, bunun tanıdığı olmasına aldırış etmeden cezalandıracaksınız... 4- Basındaki amigo yazarları hizaya getireceksiniz... Nasıl mı? 6222 sayılı kanun bunun kriterlerini belirlemiş zaten, uygulayın yeter... 5- Yayıncı kuruluşa önemli bir görev düşüyor... Oyun sırasında, tekme atıp, "Atmadım" diye yangın yapanları; sakatlanmadığı halde, yerde beş takla atanları; faul yapılmadığı halde, sanki bir tarafı koparılmışçasına yaygara koparanları teşhir edeceksiniz... Mesela "Haftanın kandırıcıları" diye bir program düzenleyip, bu program sayesinde, saha içindeki sahtecileri utandırma politikası gündeme getirilebilir... Çünkü saha içindeki sahtekârlıklar, tribünlerdekileri galeyana getirmeye yetiyor da, artıyor bile... 6- Ve en önemlisi... Televizyonları hizaya getireceksiniz... Sokak ağzıyla yayın yapanları; gözleri yuvalarından fırlayacakmış gibi öfke kusup, tehditler yağdıranları; reyting uğruna danışıklı kavgalarla gündem oluşturanları, o televizyon kuruluşuna ve kendilerine büyük para cezaları vererek yıldıracaksınız... Geçtiğimiz hafta bir gazetede şöyle bir röportaj vardı: "Türkiye'de nefret edilen her şey, çok seyredilir." Bunu söyleyen bir televizyonun spor müdürü... Ve aynen şöyle devam ediyor bu arkadaş: "Ne kadar küfür yersek, o kadar iyidir." İşte bu anlayış içinde program yapanlara "Dur" diyecek bir RTÜK ve TV patronunun özlemi içindeyiz... xxx Türkiye'de yasağı "yasak" demekle uygulamaya koyamazsınız... Örneğin "Yaya geçidini kullanınız" demenize rağmen, hâlâ daha otobanda karşıdan karşıya geçenler oluyorsa; bunun çaresi, otoban kenarlarına ya duvar, ya da dikenli tel koyarak bu yasağı uygularsınız... Öyleyse, sporumuzu, 30 yıl önceki o güzel tabloya taşımak için, siyasetçilerin, medyanın, RTÜK'ün ve de en önemlisi gerçek sporseverin kolkola girmesi gerekiyor... Zor ama gerçekleşmeyecek bir hayal değil bu...