Susunuz... Yoksa sıra size gelecek!

A -
A +

İşin cılkı çıktı... Futbolun erkek oyunluğu sanki etek giydi... Bizler de aldık elimize tefi, sazı dansöz gibi kıvırtıyoruz... Eğlenen biz, kurtlarımızı döken biz... Futbolla alay etmenin, kuralına göre sahnelemenin artık rafa kalktığı bir dönemden geçerken bile, işin ciddiyetinden uzak, sporun birleştiricilik yönünden ırak bir şekilde "serbest atış" talimi yapıyoruz... *** F.Bahçe'nin Brezilyalısı Deivid ile, Beşiktaş kaptanı İbrahim Üzülmez karşılaşma sırasında birbirleriyle "it dalaşına" giriyor... Gırtlak sıkma, ağızdan çıkanın pek hoş olmadığı sözler, el hareketleri "Clark bakışlar" ve tribünlerin bu manzara karşısında galeyana gelmesi... Ama bir gün sonra olayın baş aktörlerinden İbrahim Üzülmez "Biz barıştık, siz kendi işinize bakın" diye spor camiası ile dalga geçme sözcüğü atıyor ortaya... Peki ne oldu, sahadaki gerginlik? Tribünlere sıçrayan kıvılcım... Bir hiç uğruna gerilen seyirciler... Bu kadar kolay mı işin içinden sıyrılmak? *** Bir diğer maçta, iki eski dostun, adamı katil edecek cinsten atışmaları... Ergün Pembe, Hasan Şaş'ın, saha içinde kendisine küfür ettiğini cümle aleme açıklıyor... Hasan ise "Neden ekran karşısında böyle dedi" diye Ergün'ü ayıplıyor! Diğer maçların çoğunda, koyun boğazlar gibi gırtlağa pençe, surata tükürük, arkadan tekme... Futbol arenalarında gördüğümüz manzaralar hep aynı... Hiçbir sanat eserine bile bu kadar hayranlıkla bakmıyoruz! Ama biz, ekran dışında da, futbolun çirkinlikleri ile yatıp, onunla kalkıyoruz... En yetkililerin bile, "Görmezliğe, duymazlığa, konuşmazlığa" geldiği manzaralar, bizim yaşantımızı alt üst, spor sevgimizi yok eden baş unsurlar olarak hayatımıza girmişse, bir yerlerde yanlışlık yapıyoruz demektir... *** Canı yanmayanın, hakkı yenmeyenin uslu uslu oturduğu bir ligin, tüm vebalini hakemler üzerine yıkan yöneticiler ve onların uzantıları, bizi bir sonsuzluğa ve "bağ bozumuna" değil "dost bozumuna" doğru götürüyor... Geçen sezonun Fortis Kupa Finali'nde, aynı hakemle K.Erciyesspor'u hiç de hak etmediği şekilde yenerek kupaya yapışan Beşiktaş'ın yöneticileri, o zaman ortaya çıkıp, "Bu kupayı hak etmedik... Ama İsmet Arzuman bize zorla verdi" diye bir gösteride bulundular mı? Ağlaya sızlaya soyunma odasına eli boş dönen Anadolu'nun temsilcisinin gönlünü aldılar mı? Çünkü bu işler hep "Rabbena, hep bana" anlayışı içinde yürür... Aynı hakem, F.Bahçe karşılaşmasında, tek suçu düdüğünü duyuramamak olduğu halde, Beşiktaş tarafından giyotine götürülürken, insaf ölçülerinin baremi neydi? Sen 5 tane gol pozisyonunu harca, sonra da İsmet Arzuman'ı maçın katili olarak ilân et... Adama "İnsaf birader" derler... *** Türk futboluna sponsor olan, firmalar enayi değil her halde... Adını, göğüs ve naklen yayınlardaki reklamlara bol keseden yatırarak duyurmak isteyen, bunun için paraları saçanlar, yöneticilerin saçma kararları ile mağdur edilirlerse, bunun sonucuna, öfkeyle karar alan o yöneticiler katlanmak zorundadır... Yayın gelirlerinden aldıkları payları hiçe sayarak, kombine biletlere milyarlar ödeyenleri, tribünlere renk aşkıyla koşanları hiç duymayarak, borsada olduklarını unutarak, takımı ligden çekmekten, PAF'larla sahaya çıkmaktan bahsedenlerin, öncelikle birer "müsekkin" hapı yutmaları gerekir... Milyonların adına karar verirken, onları mağdur edecek, küçültecek, toplum içinde başı öne eğik yürütecek fevri kararlar, takımların tüm hırsını da alıp giden yanlışlıklardır... Sonuç mu? İşte, en taze örnek... Liverpool hezimeti... "Takımı ligden çekeriz... PAF'larla yola devam ederiz... Ocakta operasyon var" gibi tehditlerin getirdiği sonuçtur bu... Sorumluları ise, Ertuğrul Sağlam hariç, tüm yönetim kurulu ve takımın menajeridir... *** Türk futbolunu "K-1" adı altında, ağız burun kırmak için ringe çıkıp, kan dökenlerle aynı mücadelenin içine sokmak isteyenlerin, artık frene basmak zorunluluğu vardır... Haa, inatla ayağını gaz pedalından çekmeyip, birilerinin üstüne üstüne araba sürer gibi, düşüncelerine hırs, düşmanlık katıp, spor trafiğini alt üst edenlere, birilerinin "Dur" deme ve ceza yazma hakkı doğmuştur... Eyy yetkililer... Ağzını açan yöneticiye, ona destek veren saha içi goygoycularına "spor yorumcusuyum" diye ekranlarda gözlerini patlata patlata, gerdan kıvırta kıvırta eyyam yapanlara göz açtırmayan, yeni bir "caydırıcı yasanın" hazırlıklarına şimdiden başlayın... Başlayın ki, Türk futbolu, musalla taşına yatmadan, onu tekrar hayata döndürün... Eğer yapamıyorsanız da, girin tabuta ve kalabalık bir cemaatle, kendi kazdığınız mezara yatıralım hepinizi... Sözümüz söz... Çünkü, eninde sonunda, kayıtsız, ilgisiz kalanların, boş konuşanların, susmak bilmeyenlerin gideceği yer burası değil midir?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.