Bursaspor maçının devre arasında hakem Tolga Özkalfa'ya sitemde (!) bulunan F.Bahçe Başkanı Aziz Yıldırım, kendisine verilen 21 günlük cezaya isyan etmişti hatırlarsanız...
Hatta maç günü F.Bahçe resmi sitesinde şöyle bir açıklama da vardı:
"Başkanımızın, müsabakanın adaletli yönetilmesine; oyuncuların sakatlanmasına seyirci kalınmasına yönelik "serzenişleri" çarpıtılmaya çalışılmaktadır... F.Bahçe'nin maruz kaldığı, sonuca etkili hakem kararları karşısında, başkanımızın "demokratik haklarını" kullanmasının, saldırı olarak nitelendirilmesi manidardır!"
Soyunma odası koridorlarındaki kamera görüntülerinin incelenmeden karar verilmesi, Başkan Yıldırım'ın tepkisini çekmiş ve konu itiraza gitmişti...
Tahkim Kurulu bu itirazı görüştü...
Hatta Yıldırım'ın isteği üzerine görüntüleri de didik didik inceledi...
Sonra ne karar verdi biliyor musunuz?
"Sportmenliğe aykırı hareket değil, düpedüz tehdit!"
Üstelik Tahkim Kurulu, duruşmalı olarak yapılmasını kararlaştırdığı günde, itiraz sahibi Aziz Yıldırım'ı da karşısında bulamadı...
Başkan Yıldırım'ın "Görüntüler incelensin" resti ve itirazı da bu şekilde ters tepmiş oldu...
PFDK'nın "Sportmenliğe aykırı" kılıfına soktuğu 36. maddenin hükümlerine göre kestiği ceza doğru muydu peki?
Tahkim Kurulu'na göre yanlış tabii...
Amma...
O Tahkim Kurulu her ne kadar "42. Maddeye göre, yani 60-120 gün hak mahrumiyeti ve de 20-80 bin TL de para cezası" dese de, iş kapandı bitti bile...
İşte bizim futbol dünyamız bu...
Adaletin keyfi işlediği bir ortamda, biz adaletten bahsediyoruz ha...
Hiç güleceğimiz yoktu...
Kan kokusu!
G.Saray Medical Park ile Pınar Karşıyaka arasındaki müsabaka öncesi Abdi İpekçi Salonu dışında ve içerisinde spor terörünün boy göstermesi, bir ülkenin spor karnesindeki en kırık notlardan biridir...
20-30 yaralı...
Bunların 6'sı ağır...
Allah korusun, şu günlerde bir ölüm haberi gelirse hiç şaşmayalım...
Sandalyeyi kaptığı gibi rakip takım seyircisinin kafasına geçirmekte en ufak bir tereddüt duymayan "cani kılıklı" insanlar, kendilerini taraftar olarak görüyorsa yazıklar olsun...
Aslında o karşılaşmanın 2 saat 15 dakika geç başlaması değil, oynanmaması gerekirdi...
Belki birilerine ders olurdu...
Ama nerede?
G.Saray Başantrenörü Ergin Ataman o çirkin günü özetleyen adamdır bize göre:
"Türk sporuna bu anarşiyi sokanlar ve tüm yasalara rağmen, buna göz yumanlar, sporumuzun en büyük düşmanlarıdır!"
Tavşanlı Linyitspor-A.Gücü; Kasımpaşa-Bursaspor karşılaşmalarındaki kavga ve dövüş sahneleri bile hiç kalır bunun yanında...
Bu ülkede, tüfeği alıp sahaya inen taraftar bozuntusu; hakeme belindeki silahı gösterip "Raporunu ona göre yaz" diyen yönetici müsveddesi olduktan sonra, biz, 2020 Olimpiyatlarına İstanbul'da anlı şanlı hazırlanmışız, hava atmışız ne yazar...
Seyirci profilimiz, spor anlayışımız, yönetici sultası kılık değiştirmedikten sonra, biz hangi gerçeklerle burun buruna gelebiliriz ki?
Bakış açımız nasıl değişecek?
Peki, ne mi yapacağız?
Önce aynaya bakacağız; sonra başkalarına hava atacağız...
Dertlerin takımı
Beşiktaş, UEFA Lisansını tekrar alabilmek adına çırpınıyor...
Futbolcu mezarlığına döndürülen siyah-beyazlı takımdan gönderilen, hiç oynamadan para alan, halen forma giydiği halde alacakları bulunanların haklarını istemeleri nedeni ile yaşanan mali sıkıntı; hem tribünleri, hem de saha içindeki futbolcuların konsantrasyonunu yerle bir etti...
İkinci Başkan Ahmet Nur Çebi "Herkesi satabiliriz" diye hiç kıvırmadan cevap veriyor topluma...
İyi güzel de, Beşiktaş, şu anda ligin zirvesinde mücadele ediyor...
Şampiyonluk zor ama bu gidişle zirveden dibe müthiş bir düşüş de yaşanabilir...
Çünkü yöneticisi borç ödemek adına, herkesin satılabileceğini gündeme getiriyorsa, kimse Samet Aybaba ve öğrencilerine kızmasın...
Onların hepsi birer kahraman ve cengâverdir bize göre...