Kalleşlikten başka düşünceleri olmayanların döşedikleri mayınların, birer bacaklarını aldığı yerden geliyor onlar... Kimisinin teskeresine 7 gün kalmış... Kimisi ilk, kimisi son operasyonunda vücudundan ve beyninden bir şeyleri bırakmış dağlarda... Çakı gibi delikanlıyken, koltuk değneklerinin yardımı ile yürüyebilen, hayata küsmüşlüğün psikozuna girmiş çoğu... Ama imdatlarına futbol yetişmiş... Bir bakmışlar ki; sırtlarında milli forma, kollarında kanedyenler, futbol topuna hükmediyor o tek ayaklılar... *** Çantalarında teki olmayan krampon, eşi olmayan eldivenle geliyorlar soyunma odalarına... Sıra sıra protez bacaklarını çıkarıp, o mayının, o kalleşliğin vuramadığı diğer ayaklarıyla, dengesiz değil, koşar adım çıkıyorlar sahaya... Artık onlar, Şırnak, Cudi, Gabar Dağlarındaki kadar cesur... Bir farkla... Karşılarında kalleşler topluluğu değil, tek kramponlu, tek kollu rakipler var artık... Kafalarında ise yine kazanmak var... O tek ayaklarına rağmen "Benim hiçbir şeyimi bu güne kadar engelleyemedi" güzel düşünceleri içinde, bu ülkenin başarısı için, mayınlı yollardan, yeşil sahalara koşmuş bir takımı alkışlıyoruz şimdi... Ampute Milli Takımımızın Antalya'da başlayan ve ilk maçını Fransa'ya karşı 3-1 kazanan aslanlarının bu günlerde desteğe, övgüye ve habere öyle ihtiyacı var ki... Lütfen bugün, yarın ve öbür gün TRT 3 televizyonunun karşısına, bir ihtimal oturunuz... Çünkü Futbol Federasyonu resmi sitesinde bile belirtilmesine rağmen, naklen verilmeyen maçları belki izleyemezsiniz... Bu ayıp kiminse, yazıklar olsun... Ama siz, elinizden fıstık ve çekirdeği değil, mendillerinizi eksik etmeyiniz yine de... >> Ulubatlı Mustafa! "Bu ülkede, göğsünü eleştiri oklarına en fazla açan kişi benim." Mustafa Denizli'ye ait bu sözler... En yakınları, hatta bir zamanlar yazı yazdığı gazetedeki köşe arkadaşlarının önderliğinde kurulan "Eleştiri ordusunun" karşısında ayakta kalabilmeyi müthiş beceren bir teknik direktör Denizli... Ona "Korkak" taktik ustası (!) diyenler, Türk futboluna ofansif anlayışı inatla yerleştiren ve kafasındaki oyun şablonunda "beraberliği" alfabenin "Z" harfinden sonra bile düşünmeyen birisine yapılan haksızlığa, biz bile isyan eder hale geldik... Ya Denizli ne yapsın? HHH Beşiktaş'ın her zaman övündüğü Nevzat Demir Tesisleri'nin dış mükemmelliğinin göz boyamasının yanı sıra, Mustafa Denizli'nin ilk el attığı çözüm ne biliyor musunuz? Futbolcuların yattığı yatak... 90 x 190 ebatlarındaki yataklarda kıpırdamadan yatmak zorunda bırakılan oyuncular, şimdi çift kişilik yataklarda yayıla yayıla yatıyor... Duşa giderken, fiyakalı fayanslarda, kramponlu ayakkabılarla yürümekte zorlanan o futbolcuların, düzeltilen zeminlerde artık düşme ihtimali yok... Bunlar komik belki ama gözden kaçan önemli detaylar... İşte Denizli bu... Yılların birikiminin tüm başarı apoletlerini omzunda taşıyan kişiyi eleştirirken ve "Korkak" denilirken, haksızlığa ortak olmamak gerekir... O "Ulubatlı" gibi, okların kolay deviremeyeceği birisi değildir ki... "Pırıl pırıl bir gökkuşağını görmek için, önce yağmuru yaşamak gerekir" Tabii, Beşiktaş'ta ki değişimi yok sayanlar için, değildir bu gerçekler...