Dün gece İnönü'de bir Pascal fırtınası esti. "Beşiktaş formasını bir dakika giymek için bir kolumu veririm" diyen Nouma, herkesin moral kaynağıydı adeta. Tribünler ona gösterdiği sevgi sözcüklerini o sırada sahada ısınan futbolculara göstermiyordu. İnönü "Pascal" diye inledi. İşte bu moral, bu eğlence ile bir UEFA Kupası start aldı. *** Sergen'in uzun bir aradan sonra forma bulduğu karşılaşmada yıldız futbolcu yıllar öncesinin parlak görüntüleriyle maça damgasını vurdu. İlk 20 dakika Zenit savunması Sergen'i durdurmak için hep sarı kartları göze aldı. Sergen attığı paslar, direklerde iz bırakan frikikleriyle tribünlerden büyük alkış alarak seyredenlere 58 dakika keyif verdi. Tigana her ne kadar "Bir maç oynayıp, iki ay yatan futbolcuyla işim olmaz" dese de bu Sergen'den vaz geçmesi kolay olmayacaktır. Oyuna çok süratli başlayan Beşiktaş'ta bu maç için görev anlayışı da başkaydı. Savunmadaki Mustafa Doğan, İbrahim Toraman'ın hemen önlerinde Çağdaş ön libero olarak yer almıştı. İki kanadı Ali Tandoğan ve İbrahim Üzülmez'le çabuk kullanmak isteyen Tigana rakibin oyununu bozmaktaki ilk hamlelerini ise hep Okan'la yaptı. *** Kısa ve ayağa paslarla göze hoş gelen bir futbol sergileyen Beşiktaş'taki yardımlaşma anlayışı da mükemmele yakındı. 23.dakikada bulunan gol, diğerlerinin geleceğinin habercisiydi. 3 farklı bitmesi gereken ik yarının 1-1'le sonuçlanması Zenit için büyük nimetti. İkinci yarı yine Sergen'in şovu, yine Beşiktaş'ın baskısı ile başladı. İbrahim Akın'ın pas ve fırsat harcama yarışı yüzünden beklenen ikinci gol bir türlü gelmiyordu. Sergen'in 58.dakikada çıkmasından sonra Zenit derin bir oh çekti ve Beşiktaş'ın üstüne gelmeye başladı. Çok rahat yenilecek bir rakip, gücünü 90 dakikaya yayamayan siyah-beyazlıların UEFA şansı kalmazken, Beşiktaş'a gerçekten çok yazık oldu.