TSYD, bunu hak etmiyor!

A -
A +

Türkiye Spor Yazarları Derneği (TSYD) ülkemizin en güçlü kuruluşlarından birisi... Bu derneğin 1.250 üyesi, Türkiye'nin sportif açıdan yön vericisi durumundadır... Bu dernek, kişilerin egolarını tatmin ettiği ya da birilerine menfaat sağladığı yer değildir... Bu derneğin üyeleri arasında, isimleri sayıldığında toplumu ayağa kaldıracak, önderlik yapacak ve de akıl danışılacak çok kişi vardır... Bu dernek, rahmetli Adnan Akın'dan, Burhan Felek'ten, Namık Sevik'ten, Samim Var'dan bize emanettir... Bu dernek, Necmi Tanyolaç, Kahraman Babçum, Doğan Koloğlu, Togay Bayatlı, Nezih Alkış, Atilla Gökçe, Onur Belge ve Esat Yılmaer'den bize mirastır... Bu dernek "spor yazarıyım, spor muhabiriyim, spor emekçisiyim" diyenlerin derneğidir... Bu dernek, gün gelmiştir, kulüp başkanlarının ceketlerinin düğmelerini iliklediği, o yöneticilerin binbir zorlukla dimdik ayakta tuttukları, kimselere yıprattırmadan, bu işe kalkışanların da, karşısında kale gibi durmayı bilenlerin derneğidir... Ama bu dernek asla sahipsiz değildir! Öyle zannedenlerin, bunu sesli olarak dile getirmelerine de müsâde etmeyecek gücü elinde tutmaktadır. Bugün TSYD Yönetimine sadece "hizmet için" gelenlerin hevesleri, çeşitli şekillerde yıpratılarak, kırılmak istenmektedir. Daha dakika bir gol bir... Koskoca bir TSYD Genel Kurulu yapılıyor... Ertesi gün benim güzel medyamın, büyük bir bölümünde böyle bir haber yok... Yeni yönetim göreve gelmiş; kim bunlar? Koca sayfalarda, kısa kısa haberlere bile girecek değerde bulunmamış ki, dernek üyesi gazete sorumluları bu işi değerlendirmeye almamışlar! Ve ikincisi... F.Bahçe -G.Saray karşılaşmasının sonunda, sahaya atlayan taraftarlar (ki, onlara taraftar demeye dilimiz varmıyor) foto muhabirlerinin makinelerini alıp, kırmakla kalmadılar, çantalarını gasp ettiler ve de ağız burun kırıp ellerini kollarını sallaya sallaya, ışıkların da söndürülmesi sayesinde karanlığın içinde kaybolup gittiler! TSYD bunun için de sert bir bildiri yayımladı... Ertesi gün, benim anlı şanlı medyamda (birkaç tv ve 4 gazete hariç) tek satır yok! Türkiye'de bu anlayış, bu şahsilik, bu kin, bu düşmanlık saflarının arasında, bir kimliğin eski gücüne kavuşması için, gönüllü olanların önüne taş koyanları vicdanları ile baş başa bırakıyoruz... Bizlerin omuzlarında görünüşte belki apolet var... Ama o apoletliler, cephenin en önünde her güçlükle bir er gibi savaşmaya da hazırdır! Bu da böyle biline... Gereği düşünüldü! 2020 Olimpiyatlarına, 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası'na talip olmuş bir ülkede, 3 Temmuz'dan beri süre gelen, ciklet gibi uzatılarak 10 ay kaytarılan karar aşamasıyla ve de karara varıldıktan sonraki komik durumlarla dünyayı kendimize güldürdüğümüz bir dönemde, şimdi de karşımıza kupa fiyaskosu çıktı... Bir final, sonunda bir kupa töreni, hüzün ve mutluluk... Bunların olması gereken bir günde, sahaya atlayan taraftarlar... Güzelim stadı hurdaya çeviren bir anlayış... Kaba kuvvetle dilediklerini yapıp, polis araçlarını bile devirdikten sonra önünde hatıra fotoğrafı çektirenler... Stat ışıklarını söndürüp, sulama işini tam o saate denk getirenler; biliniz ki, yaptıklarınız Türk futboluna vurulan son darbedir... UEFA'dan şu günlerde gelmesi beklenen ceza miktarı, sayenizde katlanmıştır... 2020 Olimpiyatları ve Avrupa Futbol Şampiyonası'nın üzerine su içiniz... Türkiye'nin prestijini yerlere seren üç -beş çapulcunun, futbolumuza egemen olmasını seyretmek, yapanları yakalayıp teşhir etmemek, gelecek günler için de endişeleri ve spor terörünü peşinden getirecektir... Eğer, Başbakan'ın emri olmasa, kupa töreninin az daha soyunma odasında yapılma ayıbı olsaydı, tam bitmiştik biz... Şimdi... Önce; sahaya atlayıp, muhabirlerin makine, kamera, objektif gibi kendi sermayelerini kıran, çalan, hurdaya çevirenler... Sonra; stat dışında, polise taş atıp, araçlarını devirenler... Ve de, stat görevlilerine "ışıkları kapatın, sulama sistemini açın" diyenler yakalanıp, teşhir edilerek cezalandırılmadıktan sonra, Türk futbolunun temizliğinden kimse bahsetmesin... Yerlerde sürünen bir imajın daha fazla yıpratılması artık kangren olmuş yaranın kapatılması gibi bir şeydir... Oysa, Franklin Roosevelt'in dediği gibi "Ayakta ölmek, diz üstü yaşamaktan iyidir."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.