Tuncay, bir mendil değildir

A -
A +

Her terinizi sildiğiniz mendil buruşturulup atılmaz ki... Bazen o terde, bir mücadelenin izleri, bir emeğin birikimi ve başarmanın izleri vardır çünkü... Ama "Benim işim görüldü" anlayışı içinde o terler silinirse ve yaşanan zorluklarının hiç birisi gündeme getirilmezse, işte o zaman buruşturulup atılan mendilin yeri, sadece çöp kutusu olur... Bu da, vefasızlığın acı sonudur... *** Futbol, nankör bir meslektir... Bugün alkışlananların, yarın sokakta geçerken bile tanınmaması, dikkate alınmaması ve hatırlanmaması çok da yadırganan bir davranış biçimi değildir... Kader birliği yaptıklarımızın, düzlüğe çıkıldıktan sonra, arkamıza bakmadan el bile sallanmadan unutulması, yaşamımızın her anında çokça rastladığımız senaryolardır... İşte o an, gözümüzün önünden kare kare geçmesi gereken film şeritlerindeki iyi kötü anılar, sanki utanılacak birer vesika gibi karşımıza dikiliyorsa, buradaki vefasızlık bir insanlık ayıbıdır... Duygusallığın, dostluğun, geçmişe olan saygının bir çırpıda silinmesi için sebep aramak bile gerekmez o zaman... Sadece, ter silinen mendildir o güzelim anılar... Ve atılan bir mendildir, hatıralar... *** En taze örneklerden biri olan G.Saray'ın defansında yıllarca hamallığını yapmış, kupaları kaldırmış kaptanı Bülent Korkmaz'a yapılan "Emek saygısızlığı" işi sadece transfer mevsiminde taraftara sunulan aldatmaca portföyleri ile avunan ve o günü kurtaran yönetimin büyük ayıbıdır aslında... O Bülent, bir gün antrenman aksatmamış, bir gün olsun "Şuram, buram ağrıyor" diye maçlardan kaçmamış bir futbol neferi değil miydi? Jübile yapılması gereken en büyük G.Saraylı, bugün kendisini sadece tam bir profesyonel olarak değil, bir teknik direktör olarak kabul ettirmek yarışında bile, G.Saray'ın aklının ucundan bile geçmemektedir... 70 yaşı devirmiş bir hoca, Bülent Korkmaz'ın gençliğine, hırsına ve de hizmet aşkına, tercih edilmiştir G.Saray'da... Bu bir futbol miyopluğu ile futbol kadirşinaslığını karıştırıp, vefalılığı hiçe saymaktır... *** F.Bahçe'nin 100. yılında yakalanan şampiyonluğunda en büyük pay sahibi kişi, şüphesiz Tuncay Şanlı değil midir? Onun, futbolu yurt dışında sürdürme tercihini "F.Bahçe'yi bırakamazsın" anlayışı ile eş değer tutmak ve bir anda kariyerini bozuk para gibi harcamak, sarı-lacivertli camiadaki müthiş şampiyonluk coşkuları içindeki çirkin tablonun yansımasıdır futbol dünyasına... O Tuncay ki; sarı-lacivertli takımın ve tribünlerin "Acaba şampiyonluk elimizden gidiyor mu" endişeleri içinde kıvranırken, kafalardaki düşünceleri tornistan eden, sahadaki hırsı ile hem arkadaşlarını hem de tribünleri coşturan orkestra şefi değil miydi? Moralman yıkılmışlığı, coşkuya çevirmek, kaç babayiğidin beceri alanına girer? Bu güne kadar kaç futbolcu, enerjisini 4x4 çeker jeep'in takviye vitesi gibi kullanıp, kupaya uzanan yolda büyük hız kazandırmıştır takımına? *** Tuncay, dün yaptığı güzellikler, sahadaki enerjisinin mükemmelliği ve de efendiliği ilke edinmişliği ile değil, sadece F.Bahçe'yi bırakıp giden, hem de daha az paraya, hem de Avrupa'da, F.Bahçe'den daha silik bir takıma koşan "Enayi futbolcu" durumundadır... Bu haksız yakıştırma ve düşünce şekli, Tuncay'ın hiç de hak etmediği bir apolettir... Şimdiye kadar, belki de dünyada bir eşi, bir benzeri görülmemiş şampiyonluk kutlamalarını doyasıya yaşayan F.Bahçe'deki en büyük ayıp, tek vefasızlık, tek çirkinlik Tuncay için zihinlerde filizlenen ökse otları gibi bozuk düşüncelerdir... O F.Bahçe, Tuncay'ın futbolun beşiğinde mücadele etmesinden gurur duyması gerekirken, göğsü kabarması gerekirken ne yapmıştır bilir misiniz? İnsanın inanası gelmiyor, kahroluyor ve hırs doluyorsunuz... *** Evet o şampiyon F.Bahçe, kendi televizyonunda yayınlanan coşkulu saha içi ve dışı kutlamalarındaki "Tuncay görüntülerini" makaslamış ve onu bu büyük anlamlı şampiyonluktaki pay sahibi futbolcuların dışında tutmuştur... Bu nasıl anlayıştır ki, Tuncay'ı görüntülerden silmek, gönüllerden de silmekle eş değer tutmak sanılmıştır... Mümkün mü? Gençliğinin verdiği enerji ve şöhreti, asla gece hayatı ve magazin sayfalarına malzeme olacak şekilde kullanılmasına müsaade etmeyen, hatta bunun için de gönül işlerine vakit ayırmayan Tuncay, yaşantısının büyük bir bölümünü, başka şöhret budalaları gibi, son model arabaları birer ikişer garajında duran havuzlu villalarda değil, F.Bahçe'nin Samandıra'daki tesislerindeki tek gözlü odasında sürdürmüştür... Tuncay, böylesine büyük fedakârlığı, sadece kendisi için değil, F.Bahçe'nin başarısına katkısı olsun diye yapmıştır... Ama ya F.Bahçe? 100. yılda tüm güzellikler tarih sayfalarına yazılırken, inkâr edilemeyecek görüntüleri, film karelerinden silinmek istenen Tuncay'ın emekleri, gönüllerden de yok edilmek istenmiştir... Tabii bu nafile bir çırpınıştır sadece... Çünkü "Altın, yere düşmekle sakıt olmaz" ki... Evet bazı mendilleri yere atabilirsiniz... Ama alın teri silinen mendilleri ise asla...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.