Tuncay'ın çiftliği !

A -
A +

Su, ateş ve ahlâk birlikte askere gitmişler... Aylar sonra dağdaki bir tatbikata çıkmadan önce, endişelerini gidermek için anlaşma yapmışlar: "Tatbikat sırasında kaybolursak, birbirimizi nasıl bulacağımızı kararlaştıralım" Sözü ilk önce ateş almış ve kendisinin nasıl bulunabileceğini anlatmış: "Nerede bir duman görürseniz, oraya yönelin, bilin ki ben, dumanı gördüğünüz o yerdeyim" Daha sonra su da, kendisinin nasıl bulunacağı konusunda bilgi vermiş: "Nerede bir şırıltı duyarsanız, oraya gelin... Bilin ki ben şırıltı sesi duyduğunuz yerdeyim" Ve sıra ahlâka gelince, o, sadece ders vermekle yetinmiş: "Beni kaybederseniz, boşuna aramayın... Çünkü beni bir kez kaybederseniz, bilin ki, bir daha bulamazsınız" HHH "Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlâklısını severim" diyen Atatürk'ün bu sözleri için "Bize söylememiş" çarpıtmasıyla, kendilerini ayrı tutan yönetici tiplerinin mazereti, geçerli olabilir mi? Yönetenler ahlâklı olacak ki, yönetilenler adam olsunlar... "Lây lây lom... F.Bahçe olamazsın şampiyon" sözlerinin altında, inanılmaz bir aşağılama, küfür eş değerlemesi arayanlar, ne kadar gülünç olduklarını, kendi sahalarında açtıkları pankartlarla ve mikrofondan ettikleri küfürlerle ispat etmişlerdir... Mazereti, kendilerine göre yontanların, Türk futboluna kattıkları çirkin tribün edebiyatını ve eşi benzeri görülmemiş pankartların ayıbı altında ezilmeleri gerekirken "Haberimiz yoktu" kaytarması asla inandırıcı olamaz... Sahaya 10 YTL bozuk para bile sokulmazken, koskoca 20 kiloluk hindinin getirilmesi karşısında "Aaa bu da nereden gelmiş" şaşkınlığının rolüne soyunmak, aklı başında bir yöneticilik işi değildir... Sahanın ortasına kadar kablosu uzatılan ve ağzı bozuk birine emanet edilen mikrofondan sunulan küfürler, bir şampiyonun ne seyircisine, ne stadına yakışır... HHH Şampiyon olmak, bir idealdir... Bir güzelliktir... Bir büyüklük ve güçlülüktür... Sahadaki, futbolcu ve teknik adamlar bunu başarırken, tribün ve saha dışında ahlâksızlığı, çirkinliği, kavgayı sürdürenlerin çabaları ise, kelimelerle ifade edilemeyecek kadar bir adiliktir... Futbol sahalarını, savaş meydanına çevirmek için, yol kesilip adam dövmek, kafalarını gözlerini patlatmak, korkutmak, yaralamak, gözdağı vermek, spor ahlâkı ile asla bağdaşmayacak ayıplardır... Stat koridorlarını, korku tüneline çevirip "Faili meçhul olay mahalli" anlayışı ile, hırslarını körletenlerin, insanlıkla en ufak bir ilişkisi olamaz ki... Yöneticisi tarafından "gaza getirilmiş" taraftara, eğer bir de saha içinden Tuncay gibi bazı futbolcular da destek verir hale gelmişse, Türk futbolu bitmiştir arkadaş... HHH Şöhreti kaldıramayıp, kendisini "amigo" gibi gören "hindili-bindili" organizasyonların kahramanının, bundan "gurur" duyması, sadece zavallılıktır... Tahrik her zaman, peşinden belâyı da sürükler... Bugün, en gözde olanların, bir gün halı gibi silkelendikleri Türkiye'de hindili sofralarından, kuru ekmeğin zor bulunduğu sofralara talim etmeleri de, kaçınılmaz sonuçtur... Tuncay, şimdiden gelecekteki yolunu çizmeli... Eğer, hindiyi bu kadar seviyorsa "hindi çiftliği" eğer, futbolu seviyorsa adam gibi profesyonelliği seçmelidir... Gözünü, ağzını ürkütücü hale getirip açacağına, tribün tribün dolaşıp "hindili- bindili" şovun başrol aktörü olacağına, sahne ışıkçısı olmayı tercih etmesi ve "alkışlanacak emekçi olmayı" denemesi, daha kalıcı kahramanlık destanı yazdırmaz mı insana? Ama Tuncay gibiler, uslanmaz, hindiye ve aşağılık pankartlara izin verenler çoğalırsa, sonunda Adnan Polat gibiler de, işi kan davasına götürür gibi, tarihi rekabet, ezeli düşmanlığa dönüşür... HHH Şimdi bütün dualarımız, son üç haftanın en hayırlı şekilde, ahlâksızlıktan, kavgadan, kandan ve aşağılık ağız dalaşlarından uzak kalması... Yasaların uygulanmaması sonucu, meydanı boş bulanların değil en yetkili devlet adamlarının, kanun uygulayıcılarının, emniyetten sorumlu amirlerin "gözdağı verme zamanı" gelip de geçmektedir... Gelin "Zararın neresinden dönülürse kârdır" diyerek, bazı açılmış ağızları, sataşmayı kahramanlık zanneden yöneticileri, televizyonlarda tırnak kaşıyan yorumcuları susturalım... Rantı, sporun üstünde gören "Ucuz kahramanlık yapanlara" bâri, şu son 3 haftada, meydanı bırakmayalım... Bırakmayalım ki, bir şampiyonu yürekten, lig mücadelesinde erkekçe oynayanları da aşk ile alkışlayalım... Sporumuzun yollarına mayın döşeyenleri, o mayınlara bastırıp bastırıp patlatmak, hepimizin boynunun borcu olsun... Çünkü, bu Türkiye'nin hindicilere ve bindicilere asla ihtiyacı yok...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.