Tadından yenilmeyecek bir karşılaşma olacağı çok önceden belli olan bu karşılaşmanın bizim açımızdan en büyük süksesi ise Cüneyt Çakır'ın düdük çalacak olmasıydı... Bu kadar kaliteyi bir arada görebilmek, belki bir daha kısmet olmayacak bir gecede, futbol beklenen kalite düzeyine çıkamayınca adeta hayal kırıklığına uğradık... Hele Cüneyt Çakır'ın her kararında adeta toplu halde itirazlarda bulunan o yıldızlar, karşılaşmanın da kalitesini düşürdü... Çakır, yanlış yaptı mı? Asla... Kontrolü elden bırakmayan iki takımın, en ufak bir hatada başlarına geleceklerinin bilincinde sürdürdükleri mücadelede, İspanya'nın maçın tamamında üstünlüğü elinde tuttuğu gerçeğinden de kaçamadık tabii... Portekiz'in sadece Ronaldo'ya dayalı düzeninde Almeida'nın bu takımda ne işi olduğunu bir kere daha sorguladık... Diğer kanatta Nani'nin kafasına göre takılması da, Portekiz'in hücum gücünde elini zayıflatan eksiklikti... Ama o Portekiz'de, Coentrao gibi, her İspanya atağına adeta tek başına karşı koyan müthiş bir futbolcu vardı... Eğer bu gün, bir takımın başkanı olsam, fiyatı ne olursa olsun paraya kıyar bu Coentrao'yu almaktan zevk duyarım... Böyle bir maçın 90 dakikada bitmeyeceği belliydi zaten... O 90 dakikada ve uzatmada gol göremedik ama bir sürü sarı karta şahit olduk... Hepsinde de Cüneyt Çakır haklıydı... Penaltılarda bir takıma yazık olacaktı... İspanya bayram ederken, o takım da Portekiz'di... Ama esas kazanan ise, Cüneyt Çakır gibi birisine sahip Türkiyeoldu...