Turşulu perhiz!
Yeni bir devir başladı... Yeni bir çığır açıldı... Artık, spor sahalarında disiplini sağlamak için çırpınışlar boşunadır... "Bırakınız yapsınlar" idare-i maslahatı, yasaların yerini almıştır artık... Ağlayana meme verenlerin, koltuklarında bir süre daha - o da çok uzun olmamak üzere - oturmalarının ardından, popolarına batacak diken, öyle küçük müçük olmayacaktır... O diken bundan böyle "eşek dikenidir" *** Şampiyonluğun kazanılması halinde, 19 milyon dolarlık bir rantın elde edilebileceğinin hayali, ne yazık ki, futbol yöneticilerimizin hem iştahını, hem de hırsını kabartmaktadır... Daha düne kadar, canı sıkıldığında istifa eden yönetimler tarihe karışmıştır artık... Çünkü, ligin en dibindeki bir takımın bile eline 3.5 milyon dolar geçerse, bu sevdadan kimse kolay kolay vazgeçemez... Bir de buna, beraberliklerde 80, galibiyetlerde de 240 milyar liralık primi eklerseniz, işte size "kaymaklı kadayıflı" yöneticilik aşkı... Bakmayın siz aralarındaki "kayıkçı kavgalarına", onlar işin tuzu biberidir sadece... F.Bahçeli Deniz konusunda, alacak - verecek yüzünden kapışan Yıldırım ve Cavcav örneği karşımızda... "Asarız, keseriz" edebiyatları yapıp, sonra da özel mekânlarda buluşup "Gel şu alacağından vazgeç" diyerek, işi tatlıya bağlama şekilleri, hep koltuk sevdasının ürünüdür... *** Tribünlerde bugüne kadar verdiğimiz insan kaybı, şükür ki, yine de çok az... Bu kafadaki, seyirci, yönetici ve de federasyon, inanırlığını kaybetmiş Ceza ve Tahkim Kurulları olduktan sonra "bir kişi öldü, bir kişi yaralandı" diye oturup dövünmek boşunadır... Adam, sahaya demir çubuk atıyor, bir kısım "Ya gözümüze gelseydi, kör olurduk" derken, diğeri "Ya, önemsiz bir davul gerdirme aleti için bu kadar yangın yapılır mı?" komikliğini savunuyor... Sokaklarda maganda kurşunları ile can verenlerle, sahaya atılan demir çubuğun yok edeceği bir göz, bir burunun, bir suratın ne farkı var Allah aşkına? Sahaya atlayan bir seyirci için bir kısım, "Yakalanmasaydı yumruk atacak bir hırs içindeydi" derken, bir diğeri "Çocuk sahaya atladı da, adam mı öldürdü?" gibi "savunma şekli" ortaya koyuyorsa, bu tribünleri bir gün, gerçekten durduramayız... Atla kardeşim, sen de atla! Hem de yüzlerce kişi ile... Ama kimseye dokunmadan tribüne geri dön, tamam mı!.. *** Kimse sahaların kapatılmasını istemez... Ama İnönü Stadı'nda olan vukuatlar, öyle yabana atılacak işler değil... Zaten sabıka dosyasındaki olaylar yüzünden, her seferinde katlamalı ceza yemesi gereken bir takım, araya giren hatırlı kişilerin aşkına, tereyağından kıl çeker gibi sıyrılıyor... Şimdi siz, gelecek maçlarda sahaya atılacak "yağmur gibi" davul gerdirme çubuklarına ceza verin de görelim bakalım... Birisinin kafasına saplanmadıktan sonra, olay basit bir "konfeti (!) yağmuru" gibi algılanacaktır artık... PFDK'nın verdiği kararlara da, bundan böyle kimsenin inanma gücü olmayacaktır... PFDK'nın forsunu, gücünü kıran bir Tahkim'in olduğu Türkiye'de, kimse cezadan korkmaz birer insan gibi aramızda dolaşıyorsa, bu işin "cılkı" çıkmak üzeredir... Turşuyla perhiz yapan futbol yöneticileri ve her konuya "maydanoz" olan siyasilerin olduğu yerde, adalet ve hakkaniyet her zaman, kapı dışında kalır... *** Şimdi federasyon istediği kadar; çıkıp ortaya "Bize hiç bir siyasi baskı yapılmıyor, hatırlı kişiler kapımıza dayanmıyor" diye feryat etsin... Kimse inanmaz artık... Zaten, güvenin yavaş yavaş kaybolduğu ortamlarda, müesseseler de inanırlıklarını yok eder... Diyarbakırspor'u seyircisiz, sürüm sürüm süründürenler; bazılarını da cezalarının katlamalı olması gerekirken, affedenler, eğer aynı şahıslar, aynı kurumlarsa, orada biraz duralım... Çünkü, bu işin içinde başka güçlerin eli var demektir bu... Şimdi F.Bahçe'nin, G.Saray'ın, Trabzonspor'un ve diğer Anadolu takımlarının eline koz verenlerin, bunların sahalarında olabilecek istenmeyen olaylar karşısında artık elleri kolları bağlı kalacaktır... Suçun cezası mutlaka olmalı... Eğer bu iş, gırtlak kesen tinercilerin, adam öldüren katillerin af ile salınması gibi cıvıtılırsa, futbolumuzun ruhuna şimdiden rahmet okumaktan başka çaremiz kalmaz...