Ne kadar basit! İnsan hayatını özetlemek; evet, çok basit! "Tüm çizgi ekipleri 23. Dünya Üniversite Yaz Oyunları için İzmir'de yoğun çalışma içine girdiğinden Uşak'taki işler yarım kaldı." Karayolları yetkilisinin, Mehmet Tacettinoğlu'nun trafik kazasında yok olan hayatı için bahanesi böyle... Sadece çizgiler yarım kalsa iyi... Bir can da yarım kaldı... Ardında 10 yaşındaki bir çocuğun baba kucağı, bir eşin de, kalan hayatındaki mutluluğu yarım kaldı... *** Türkiye'de, insana verilen değer ve bahaneler, Karabük'te itfaiye binasının patlayan hortumlar ve biten sular yüzünden kül olması kadar trajikomik... Trenlerde çantası alınıp aşağı atılan, sokaklarda bıçakla doğrandıktan sonra kapkaçın izlerini hem yüreğinde, hem vücudunda hissedenlerin sayısı her geçen gün artıyor... Bunlar artarken, seyredenlerin sayısı da çığ gibi büyüyor... Bir başkasına yardım elini uzatmayı "deveye hendek atlatmaktan" daha zor gören; başını, uzatılacak bir el arayanlardan çevirenlerin, kendilerini insan sınıfında görmesi çok komik... İnsanlık Türkiye'de bu kadar ucuzlamamalı, bencillik bu kadar büyük boyutlara erişmemeli... *** Bu ülkede, yabancı hayranlığı yüzünden, üvey evlat sınıfına sokulan futbolcularımız, komik rakamlar için, Türkiye'nin bir yerinde sabit ikametgâh edinemezken, ceplerine girecek para için, yöneticilerin keyfi ve insaf ölçülerine bırakılırken, yabancılar tıkır tıkır dolarları cebe indirip, en lüks villalarda, en son model arabalarla keyif çatıyor... "Vah zavallı, çok az alıyor" diye transfer bedeline yüzde 300 zam yapılan Yattara gibi şanslıların yanında, geçen sezon aldığının yarısına indirilen ücrete "eyvallah" demekten başka çaresi olmayan Okan Buruk gibilerin çelişkisine bakınız... Birisi, kadın kızdan vakit buldukça antrenmana çıkar, disiplinsizlik yüzünden bir Rum takımına elenen Trabzonspor'un baş sorumlusu olur; diğeri de, aslanlar gibi çırpınışlarıyla, kırpılan parasına isyan etmez, Beşiktaş'ın sembolü ve de yeni kaptanı yapılır... İnsan kadrini bilenlerle, bilmeyenlerin, her köşede sık sık görüldüğü ülkemizde, kendi evladımıza sahip çıkmamakla belki günü kurtarırız ama insanlığımızı asla... *** İşte Fatih Terim örneği karşımızda... Bülent Korkmaz'ı son defa Milli Takım'a çağırıp, koluna kaptanlık pazubantını taktıktan sonra "işte sana şerefli bir veda" fırsatı demesi, yıllar geçse de asla unutulmayacaktır... Aynı jübile, yakında Hakan Şükür için de yapılacaktır mutlaka... Vefa, sadece bir "boza" ismi değildir bazılarınca... Murathan Mungan'ın dediği gibi "Ahde vefa" duygusu çok erken yaşlarda ediniliyor... O zamanlar edinmediğimiz bir duygu, sonradan gelip yerleşmiyor içimize... O vefa duygusu, Yaşar Kemal'in de belirttiği gibi "Sırat Köprüsü kalınlığında, pamuk ipliğine bağlıdır" aslında... Ama içimizde o duygu varsa, zor da olsa geçilir o köprüden... *** Beşiktaş'ın, yıllar sonra bir Türk hocayla tanışma şansının, en şanslı adamı Rıza Çalımbay, yıllarca Anadolu'nun çeşitli kentlerinde çalışırken, aynı havayı kokladığı, aynı yola baş koyduğu futbolcuları unutmadı... Ali Tandoğan, Kürşat, Çağdaş, Koray, Adem... Rıza hocanın her savaşa beraber gireceği isimlerdi... Üstelik bu sezon, Beşiktaş'ı bu isimlerle zirveye taşıyacağına inanmıştı yürekten... Ama ne zaman ki, yönetim hocanın aklından bile geçmeyen Ailton ve Kleberson transferlerini gerçekleştirdi, işte o zaman vefalı dostlar unutuluverdi... Şimdi çoğuyla yollar ayrılacak gibi... Hevesleri kursaklarında kalan Çağdaş, Kürşat gibiler şimdi bin pişman... *** Biz bu hikayeleri Hooijdonk'ta görmedik mi? Mustafa Denizli'de görmedik mi? Şimdi Anelka'da, Alex'te görmeyecek miyiz? F.Bahçe'nin şampiyonluğunda emek harcamak, ter akıtmak, o kadar önemli olsaydı, bugün bu dostluklar bozulur muydu? 40 yıl aynı yastığa baş koyanlarla, evlendikten bir kaç yıl sonra başka çöplüklere dadanan günümüz damatları arasındaki fark, sevgi kadar, hep "ahde vefa" duygusunun büyüklük ve küçüklüğündendir... İster pamuk ipliği kadar güçsüz olsun, ister çelik halat kadar dayanıklı... İnsanın içinden gelmedikçe, insana kıymet verilmedikçe, bencillik kapıya dayandıktan sonra içimizde "ahde vefa" olsa ne yazar, olmasa ne yazar...