Maç öncesi her türlü moral - motivasyon tamamdı... Seyirci mükemmel... Sahadaki atmosfer harika... Bir de Slovakya'nın mağlubiyet haberi kaymaklı kadayıf kadar lezizdi... Birkaç gün önce, İstanbul'da nefis futbolu ile Azerbaycan'ı 3-0 deviren aynı futbolcular için dün gecenin zor geçeceğini düşünmek, yanlışın en büyüğü olurdu... Ama İtalyan hakemin düdüğüyle, bütün güzelliklerin üzerine sünger de çekilmeye başlandı... İstanbul'daki takımın kendisi değil, sanki figüranları sahadaydı... Felaketin ilk habercisi 7.dakikada geldi... Arkasından bir ikinci gol daha... Ne oluyordu yahu?.. O Ümit'in hali neydi öyle?.. Şakiri'nin karşısında ayakta duramayan Ümit ilk goldeki hatasıyla "Benden bu gece hayır yok" mesajını veriyordu... Attığı bütün paslar olumsuz, savunmada panik, hücumda şaşkınlık içindeydi... Sadece Ümit mi?. Bülent, Tugay ve Abdullah da Ümit'ten hiç de aşağı kalmıyordu... Hele ilk yarıda sahada başka bir şaşkın futbolcu daha vardı ki; yaptıkları anlatılacak cinsten değildi... Hakan Şükür ilk 45 dakikada tam 9 topu rakibe teslim ederken, acemi görüntüsüyle saç - baş yoldurdu... Bir adımdan boş kaleye topu gönderemeyen bu Hakan'ın artık geçmişiyle değil, alternatifiyle vakit geçirmeliyiz... İlk devre biterken attığımız gol, bizi biraz kendimize getirdi... Hele bir de 49.dakikada rakibin 10 kişi kalması, ümitlerimizi hepten arttırdı... Forvetimizin beceriksizliğine, gerilerden gelen Alpay'ın mükemmel lojistik desteği ve golleri de rakip defansın düzenini perişan etti... Makedonya ikinci 45 dakikada evinde misafir kabul eden komşu misali kabuğuna çekildi; bizim yarı sahamıza yanlışlıkla adımını bile atmaya korktu... İşte bu korkak anlayış içinde galibiyeti korumaları imkânsızdı... Bunaldıkları bir anda Alpay, Hakan'ın, Oktay'ın ve Hasan'ın yapamadığını ikinci defa gerçekleştirince, maçın rotası değişiverdi... "Bu Makedonya'nın, Bursa'dan neşe içinde ayrılması imkânsızlaştı" derken, Trabzon'un beğenmediği Nikolovski, keyfimize sirke döktü... Makedonya'da yediğimiz bu üçüncü gol, gecemezini en büyük ayıplarından biri oldu... Ama Allah'tan Alpay'ımız vardı sahada... O havalardan inmeyen, o hırsı tükenmeyen, o gole doymayan Alpay vardı... Tek kişilik ordu gibi, arkadaşlarının ayıplarını örttü, onlara ders verdi... Onun hakkını asla ödeyemeyiz... Ama ya diğerleri?.. Ucuza gittiğimiz bir gecede, onlar sadece kaytardı...