Utanç günü!

A -
A +

Ligin başından beri, en kalitesiz, en rezil, en sıkıntı veren maçta, tek gol çıktı ve bu da Beşiktaş'ı mutlu etmeye yetti... Beşiktaş'ın şampiyonluk havasını yakaladığına, kendisinin bile inanmadığı bir günde, ne yazık ki, sahadaki futbolu değil, hiç arzulamadığımız, hiç olmamasını dilediğimiz çirkinlikler damgasını vurdu... Neydi bunlar? Gözü dönmüş taraftarların çılgınlıkları... Bir tarlayı andıran stat... Ve bu sahadaki, bize işkence çektiren inanılmaz kötü futbol... *** Başkent, Türkiye'nin vitrini olmak zorundadır... Yollarıyla, insanlarıyla, medeniyetiyle... Avrupa'yı bile kıskandıracak havalimanına sahip olmak lüksünü yaşayan Ankara, ne yazık futbol arenası ile Türkiye'nin utanç şehri... 19 Mayıs Stadı'na değil futbolcuları, otlatmak için inekleri bile çıkarmamanız gerekir... Bu ne biçim saha? Milyon dolarları, euroları saydığınız futbolcuları oynatmak için böyle sahaları sunmak, Başkent'in ayıbıdır... Çünkü, bu gibi yerler, oynayanda hırs, seyredende zevk bırakmıyor... *** Ligde kalıp, kalmama ikilemi arasında bocalayan A.Gücü ile, F.Bahçe'nin geçen hafta puan kaybıyla ağızlarına bir parmak bal sürdüğü Beşiktaş'ın, mücadelesini seyretmeyenler sakın üzülmesin... Asla bir kayıpları yok... Futbolu oynatmamak için ortaya konulan şartlarda, sahadakilerden ne bekleyebilirdik ki? Üstelik bu maçı günler öncesinden gerenler ve olayları hazırlayanların çabaları da meyvesini (!) verince, dün, hem meslek açısından, hem de Türk futbolu açısından, bizim için, boşa giden bir gün olmuştur... *** Karşılaşma öncesi, stat çevresinde meydan savaşına özenenlerin kan akıtması, ortalığı küfür, taş, kasatura, delici aletlerle kirletmeleri, bu maçın önceden sıkıntılı ve rezil geçeceğinin habercisiydi... Basın tribününe ağza alınmayacak küfürlerle saldıranlar, arkadaşlarımızı taciz edenler, Beşiktaş tribünündeki havada uçuşan coplar, koltuklar, davullar, tokmaklar, Ankara gündeminin ana konularıydı... 19 Mayıs Stadı'nın dışında, içinde yaralı taşıyan ambulansların ring seferleri, futbolumuzun nereye gittiğinin en büyük deliliydi... Eyy millet! Ne oluyoruz Allah aşkına? *** Tüm kötü şartlar bir yana Runje'nin kalesinde devleşmesini ve Baki'nin fedakarlığını bir kenara koyalım... Beşiktaş'a geldiği günden beri, asla bu camianın adamı olmadığına inandığımız Burak'ın sarsaklığı, İbrahim Toraman'ın inanılmaz formsuzluğu, Nobre ve Bobo'nun, belki de, ilk defa kafa topu alamadığı maçta, siyah-beyazlıların tek atakta golü, o da 84. dakikada bulduğunu söylersek, bu maçı da özetlemiş oluruz...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.