Utanç tablosu

A -
A +

Teknoloji devi Japonya'daki 8.9'luk depremin yüreklerdeki yıkıntısının sarılması, çok zaman alacağa benziyor... Ama Japonlar, tsunami sonrası, radyasyon tehlikesi ile karşı karşıya kalmasına rağmen, yine de dünyaya, müthiş bir deprem dersi verdi... 100 milyar dolarlık bir zararın meydana geldiği; o dev dalgaların önüne katıp sürüklediği, ev, araba, gemi, fabrika, uçak velhasıl her şeye rağmen, Japonya dimdik ayakta yine de... Sülalesini kaybetmiş, evinin bir çivisi dahi kalmamış, üstündeki tek giysi ile bir dilim ekmeğe muhtaç olmasına rağmen o Japon halkı, asla kendisini acındıracak bir manzarayı çıkarmadı dünyanın önüne... Hatta yıkılmış, adeta altı üstüne gelmiş yollarda, araç trafiği hiç olmamasına rağmen o Japon vatandaşı, yine de yaya ve üst geçidi kullandı... Bir tek yağmacı gözükmedi ekranlarda ve fotoğraf karelerinde... Bir bardak su kuyruğunda bile "karambol" yapmadı, kimse kimsenin önüne geçmedi... Bizim İkitelli'deki sel baskınındaki o çirkin manzaraları hatırlayın bir de... Fabrikalardan sürüklenen malları yağmalamak için halk oraya üşüştü... Can derdinde olanların mallarını talan etti... Hatta başka şehirlerden İstanbul'a özel "yağmalama ekipleri" bile geldi... İşte bunları yaşamış ve görmüş birisi olarak, Japonlara hayranlığımız bir kat daha arttı... HHH Geçtiğimiz hafta, aradaki 24 puanlık farka rağmen adı yine de "derbi" olan G.Saray-F.Bahçe maçı öncesi ve sonrası yaşananlarla, yüzümüz kızardı... Kendilerine tahsis edilen otobüslerle stada gelmeye çalışanların yaptıkları "utanç tablosu" adeta "yüz karası olarak" tarihe geçti... Devletin malını hiçe sayıp, cam çerçeve indiren, hurdaya çevirenler taraftar mı şimdi? Otobanda seyreden vatandaşların hayatını hiçe sayıp, yollara otobüs camlarını fırlatanlar mı insan? O otobüsleri kullanılamayacak hale getirenlerde, insancıl duygular var öyle mi? Her iki tarafın defolu gurupları, bir kere daha gösterdi ki, bu kişiler asla taraftar olamaz... Onlarla, asla beraber yürünemez... Peki, böylesine taşkınlıklarına rağmen, onlara sahip çıkanlara ne demeli? Misafir takımın başkanı diyor ki "zararı tespit edin ödeyelim." Adama sormazlar mı? Kimin masrafını ödüyorsun başkan? O taraftar uslu mu duracak bundan sonra? O taraftar adam gibi mi girecek stada? Turnikeleri yıkıp yakacak, tuvaletleri yerle bir edecek, arkasında temizlenmeyecek kadar pislik bırakacak, sonra da bu taraftarın masrafını ödeyeceksin ha? Onlar asla taraftar olamaz ki... Onlar yüreğinde sevgi besleyen, insani duygularla yüklü tipler değil ki... Onlar, sadece maça değil, savaşa gidiyor gibi, bir arada olduklarında güç kendilerinde olduğunu zannedenlerdir sadece... Şımartmayın ve sahip çıkmayın bu gibilere... Eğer bu anlayıştaki insanlarla şampiyonluk veya başarı gelecekse, hiç gelmesin... Bunları sevindirecekseniz, hiç uğraşmayın boşuna... Futbolu, terör, korku ve insanlık dışı işlerden uzak tutmak isteyenler, gözü dönmüş taraftarlarla uğraşacaklarına, ailesiyle maça gelen, aklı başındaki gerçek taraftarı korumak zorundadır... Yoksa bu iş karakolda değil, öbür dünyada biter... Yetti gayri Hagi için "Ülkemize gelmiş en kaliteli yabancı futbolcu" sözcüğünü herkes her zaman kullanmıştır... Hatta, sadece G.Saraylısı değil... Ama o Hagi'nin şu günlerde kimse yerinde olmak istemez... Futbol bilgisini, sahalarda bırakmış birisi, saha dışında kimselere bir şey verecek durumda değil... Takımından çok, rakiplere çalışıyor çünkü... G.Antep, A.Gücü ve F.Bahçe... Bu üç maçta da, aklı sıra, oyuna müdahalesi ile karşılaşmanın içine etti... Yaptığı değişiklikler sayesinde, galibiyetten, mağlubiyete yelken açtı... Şimdi eğer kalırsa, son 8 haftada, G.Saray'ın ligdeki rakipleri, Hagi'den aynı performansı (!) bekleyecek dört gözle... "Bize de kolaylık sağla Hagi" diye... Bu kadar alay konusu olması Hagi gibi, geçmişi buram buram futbol kokan birisinin "dibi tutmuş tencereye" dönmesi çok üzücü... Belki de, bir daha turist olarak bile gelemeyeceği Türkiye'de, zirveden jet hızıyla sevgisini düşüren Hagi, yoklukta kendisine teknik direktörlük teklif edildiğini anlayamadığı için, bu acıklı haldedir... O,dün "Karpatların Maradona'sı" idi, bugün "Kaypakların aroması" oldu... İyi alışverişler! Aslında ispat edilmesi şu an için zor ama ileride mutlaka göreceğiz... 5 kulüp başkanı (bunun içinde büyüğü de var, küçüğü de) 3. Boğaz Köprüsü Güzergâhında inanılmaz büyüklükte arsa kapatmışlar... Burada, muhteşem binalar yükselteceklermiş... Zaten bunun belirtileri, ne kadar gizleseler de, aralarındaki dostluk gösterilerinden bu belli oluyor. O daha önce birbirlerine demediklerini bırakmayanlar, şimdi "inşaat dostluğu köprüsü" sayesinde, o dostluk köprüsünde, kol kola yürüyor... Yöneticiliği, sadece kulüp yönetmek için kullanmayanların, o koltuklara neden bu kadar yapıştıklarını anlamış oluyoruz az çok... Uzun lâfın kısası... Türk sporunda, apoletler, özel işlerin anahtarı olmuş; yazık...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.