Uyumasın da büyümesin!

A -
A +

Yatağında kahvaltı yapma alışkanlığının tiryakiliğine yakalanmışlarla, diş kesmeyen ekmek kırıntısı ve bir kaç zeytin tanesi ile günü kurtarmak isteyenlerin dünyası, bu dünya değil mi? Kuştüyü yastıklarda uyanıp, uyku mahmurluğu ile havyarı, arı sütünü, rokfor peynirini midesine indirenlerin, hiç kenar mahalledeki garibanın açlık sınırı gelir mi aklına? Aşını paylaşmak istemeyenlerin, aş bulamayanlara bakış açısı, eğer, acımakla paylaşmak arasında gidip gelmiyorsa, tok her zaman tok, aç her zaman açtır bu ülkede... Naklen yayın gelirlerinin paylaşımı konusunda Federasyon Mâli Genel Kurulu'nda, ani bir hamle ile kasalarına girecek para konusunda atağa geçen Anadolu takımlarının tavrının etik olup olmadığı tartışılıyor... Kimin tarafından? Tabii ki havuzdan yüzde 50'yi aralarında paylaşıp, geri kalan yüzde 50'yi 14 kulübe sadaka verir gibi atanlar tarafından... Yâni, kendilerinden başkasına "yaşama ve doyma hakkı" tanımayanların, 14 kulübün ortak tavrına, ortak imzalarına isyan edip, işi "havuzu delme" tehdidine kadar götürmesi, menfaatlerinin ucuna basılmasının bir sonucudur... Beyefendiler; diledikleri yabancıyı getirecek, milyon dolarlarla bozuk para gibi oynayacak, vergi borçlarını bir kalemde 100 trilyon sildirecek, sonra da, eşitsizlik ve adaletsizliği savunacak, öyle mi? Sanki; Süper Lig şampiyonluğu, bu "4'lünün" dışında kimseye yâr olmayacak, öyle mi? Televizyonlarda, sadece onların maçları verilecek, sadece onların stadlarındaki küfürler duyulacak, öyle mi? Kulüpler Birliği Vakfı, çok geç kalınmış bir karara yeni imza atarken, geçmişteki ezikliğinden nihayet sıyrılmışken; bu zamana kadar büyüklere yaptıkları "uşaklık ve piyonluğun" kötü birikimin, ne yazık ki, bedelini ödemekle karşı karşıya bırakılıyor... Yıllardır, İstanbul'dan tek çivi sökememiş, tek bir başarıya imza atamamışların, nihayet gerçeği görüp "Biz hep böyle piyon mu kalacağız" irkilişi, toprağa ekilmiş bir fidanın yeşermesi gibi algılanmalıdır şimdi... Uykudan geç de olsa uyananların, daha derin uykulara dalması için kafalarında "ninni" söyleyen "uyusun da büyümesin" diye yanık yanık türkü tutturanlar, başlarına gelecek muhtemel isyanı bastırmak için telaştalar şimdi... Havuzun suyunu kendi mecralarına akıtanlar ve başkalarına bir damlayı bile çok görenler, genel kurul kararını hiçe sayıp, federasyonla bire bir konuşarak "havuzu deleriz, havuzdan çekiliriz" restleriyle, Anadolu'nun dirilişine sıcak bakmadıklarını hiç çekinmeden - hakları olmadığı halde - açıklayabiliyor... El insaf! Kulüpler Birliği, uzun uzun incelediği Fransa, Almanya, İngiltere, İtalya ve İspanya modellerinden yola çıkarak, üstelik pastanın yine kaymaklı tarafını "4 büyüklere " bırakarak yeni bir çözüm istemelerine rağmen, yine de "isyancılar" olarak sınıflandırılıp, 'Türk futbolu'nun temeline dinamit koymakla suçlanıyor... İstanbul'a gelip, yenilmeden dönülen maçların çoğalmasından korkan büyükler, medyayı, seyirciyi rekabet ortamına alıştırmamak için, şimdi kenetlenmiş durumda... Daha dün; karşılaştıklarında, sırtlarını dönen, aynı fotoğraf karesinde yer almamak için, arka sıralara kaçan, edilen küfürler için birbirlerini suçlayanlar, mesele para konusu olunca "can ciğer, kuzu sarması" olmuyor mu; işte insanı çileden çıkaran tablo bu... Futbol Federasyonu'na "psikolojik baskı" yapan, kendilerini neredeyse acınacak durumda gösterme "haksız" rekabet ortamının "haklı" bir platforma çekilmesinden sancılar duyan "büyüklerin" gerçek profili, gerçek kimlikleri, garibana karşı gaddar yüzleri budur işte... Böyle "isyan bayrağı" çekmeleri, son çırpınışları, bu defa, Anadolu'ya gerçekten toslamıştır... Aslında, Anadolu'nun yıllarca süren hep "başüstüne" tavrı, bu güne kadar, sırtlarından sopayı eksik etmemiştir... Sen elindeki kaliteli futbolcuları, para için hep İstanbul'a postalarsan, gücünü kıranlara hep "eyvallah" dersen, haksızlıklar karşısında "boş ver yahu... Giden puan olsun" diye sağlıksız düşünürsen, şehrin şampiyonluk hayallerini hiç depreştirmezsen "piyon" damgasını tabii ki alnında taşırsın... Uyandırılmak için geç kalınmış bir 'Türk futbolu'nda, "4 büyükler" yine "gemisini yüzdürecek", yine "borularını öttürecektir..." Ama değişen, artık yataklardaki kahvaltılarda havyar, rokfor peynirinin zor bulunacağıdır... Halkın arasına karışmaktan korkanlar, aslında sıradan insanlığı kabul edemeyen, çorbasını paylaşmaktan tiksinen birer cimridir... Hava atmak için, havuzun suyunu kana kana içen, "susuzluktan ölüyoruz" diyenlerin ağzına ancak birer damla damlatanların, iş zora bindiğinde gerçek yüzleri nasıl ortaya çıktı, işte biz bunu gördük şimdi... "Vardı yağım balım, gelirdi gardaşlarım; tükendi yağım balım, gelmiyor gardaşlarım." Eee, bu işler böyle sevgili "4 büyükler."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.