Vur abalıya vur!

A -
A +

Bu günlerde, herkesin dilinde bir türkü: "Evlerinin önü boyalı direk" Kimler söylemedi ki bu eseri? Ama bu türküyü zıplatanlar, Öykü ve Berk... İkiz kardeşlerin, Flamingo lezzeti kattıkları parça, nefis değil, nefis üzeri kaymaklı kadayıf adeta... You Tube'da 3-4 milyon defa tıklanması da işin cabası... Bu kardeşlerin, ellerine sağlık, dillerine sağlık... *** Standartları aşmak için, çaba sarf edenlerin emeklerine saygı gösterilmeyen bir ülkede yaşamanın zorluğu ortada... Bazen kıskanılmaktan, bazen ukalâlıktan ileri gelen bir "beğenmeme dürtüsü" insanların hevesini de kıran sebep olarak çıkıyor karşımıza... Destek yerine, köstek olunan güzel işler, büyümeden kesilen fidan gibi, yok oluyor ortadan... Haluk Ulusoy Federasyonu, seveni ve sevmeyeni, alkışlayanla, taşlayanı ile varlığını, öyle veya böyle sürdürüyor... Adamın, aileden gelen serveti dillere destanken, onu menfaatçilikle bile suçlamışken, ayıp ettiğimizin farkına bile varamadık bizler... Otel faturalarının, komik rakamları üzerinden, felaket tellâllığı yapanlar, hiç bir zaman, Ulusoy'un, para ile işi olmayacağını düşünmediler bile... Bu adam, bu ülkeye "Dünya 3.lüğü" getirip, diplomasının keyfini süremeyen adamdır... Bu adam, iki defa Avrupa Finalleri'ne gitme başarısını yakalayan bir federasyonun, en üstündeki kişi olmasına rağmen, hiçbir zaman "Bravo" denmemiş adamdır... Bu adam, düne kadar, tüm saldırılara rağmen, ruhunu deldirmiş ama "havuzu" deldirmemiş bir "nöbetçi çavuşu" gibi karşısına dikilenlere "Yasah beyim" dercesine katı tutumuyla, kulüplerin parasal sorununu çözmesine rağmen, yine de, kimseye yaranamamış adamdır... *** Siyasi baskıların çembere aldığı bir federasyonda, bundan önceki Spordan Sorumlu Bakan'ın tüm direncini kırıp, onun yeni hükümette başka bir bakanlığa kaydırılmasına sebep olması, Ulusoy'un hanesine başarı olarak yazılmamalıdır aslında... Onun başarıları, yukarıda saydığımız, bir iki örneğin büyüklüğü karşısında, solda sıfır kalır... Şimdi bugün, bir Genel Kurul ve bu kuruldan çıkacak "seçim" beklentisi var... Delegelerin bir kısmının hedefindeki adam, tüm olumsuzluklara rağmen, seçim kararının çıkmayacağını adı gibi biliyor... Çünkü o, 2008 Avrupa Futbol Finalleri'ne gidecek milli takımımızın kurmayı olarak kalmak istiyor... Madem ki, böylesine anlamlı bir şampiyonaya, bu ülke, Avrupa'nın 16 takımından birisi olarak katılıyor, o zaman bu başarıda en büyük pay sahibi Ulusoy'un da, bu takımın başında, İsviçre-Avusturya'da bulunması, bir "şeref ve gurur vesilesi" olarak algılanırsa, ayıp mı olur? *** Ulusoy tabii ki günahsız değil... Hatasız değil... Kaprissiz değil... Hakemler üzerindeki baskısından vazgeçse, MHK'ya karışmasa, kulüplere biraz daha sıcak yaklaşsa ve bilhassa F.Bahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor ile aradaki buzları eritse, ortada mesele bile kalmayacak... Ulusoy "yayın kahramanlığı" yaparken, bir medya kuruluşunun, topu ve tüfeği ile üstüne gelmesini, her şeye rağmen, püskürtüp, bazı gazetelerin spor manşetlerine "ısmarlama" olarak yerleşen karalayıcı haber trafiğini, son ana kadar, normale döndürmesini, başaran insandır... Ama işte burası Türkiye... Bazı medya kuruluşları, üzerinize topu ve tüfeği ile gelirse, bazen taviz vermek zorunda kalıyorsunuz mecburen... Ulusoy'da dün bunu yapmıştır... Ama Ulusoy'un şanssızlığı, arkasında duranların, medya önünde açık ve seçik olarak "Seninleyiz" mesajını verememeleri ve bundan nedense çekinmeleri... "Ne olur, ne olmaz" mantığı ile, hem Ulusoy'u, hem de medya kuruluşlarının hedef tahtası haline gelmek istemeyen kulüp yöneticilerinin, renklerini ve cesaretlerini şimdi ortaya koyma zamanı değil midir? *** Etrafında "Brütüsler'in" cirit attığı Ulusoy, gönül ister ki; bugün, kongrede, seçim kararını bizzat kendisi aldırsın... Girsin sonra seçime ve uzak ara tekrar seçilsin... Etrafındaki çemberi ancak böyle kırar... Ama öyle üç-beş oy farkla kazanılacak bir seçimden bahsetmiyoruz tabii ki... Uzak ara kazanılacak bir zafer, Ulusoy karşıtlarına çok ders verecektir... Sahada hakemlerin çaldığı bir yanlış düdüğün bile Ulusoy'a fatura edildiği, yayıncılık uğruna, her türlü yolu deneyenlerin, çirkin emellerine alet olan bir futbol arenasında, biraz da insaflı olmak çok mu zor? Çok mu zor, haziran sonuna kadar "Dünya 3.lüğü" diploması duvarda asılı olan adama sabretmek... Çok mu zor, Türkiye'yi 2 defa Avrupa Finalleri'ne götüren adamı, yalandan da olsa alkışlamak... Çok mu zor, bilinen bir türküyü, kendi enstrümanları ve anlayışı ile icra eden yenilikçiliğe destek olmak gibi, şimdiki futbolumuzdan, iyi veya kötü keyif almak... Ulusoy, bu ülkeye çok mu küçük? Yoksa menfaat düşkünlüğü yapanlar mı, çok mu büyük?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.