Yansımalar

A -
A +

Aynalar... Sabahın köründe bile kalktığımızda, bizi, bize baktıran nesne... Bazen kızdığımız, bazen gözyaşı döktüğümüz, bazen de en sır sakladığımız cansız dostumuz... Gerçek kimliğimizi yansıttığı için, mutlaka bakmamız gereken bir parlaklık... Bazen dostumuz, bazen can düşmanımız... Ve de, sır küpümüz... *** İnsanları kırmak uğruna, neler yapılıyor son günlerde... Sporun bile içine ediliyor... Çorba karıştırır gibi, kaşığı daldırdığımız yerde lezzet bitiyor, tadımız kaçıyor... Sözü gediğine değil, rast geldiğine oturtturan bir konuşma hastalığı yüzünden, dostluklar bozuluyor, düşmanlıklar kazanılıyor... Alt tarafı futbol... Alt tarafı, bir 90 dakikanın sonrasında, isyan edilen, sonra da telafisi mümkün olmayan ifadeler yüzünden, hukukumuzun yara alması ne kadar boş... Ne oldu şimdi? F.Bahçe yöneticileri, birer "potansiyel suçlu" gibi spor dünyasının önüne atıldı... Dilleri yüzünden... Bir anlık öfkelerine teslim olmaları, sinirlerinin tepelerine çıkması ve kükremeleri başlarına ne işler açtı... Öfke ile kalkmanın işte zararı... Olan F.Bahçe'ye olmuş; yöneticiler, bir kulübü resmen kurban etmişlerdir... *** F.Bahçe'nin Fortis Türkiye Kupası maçında, Beşiktaş'a elenmesi sonrası lâf savaşının centilmenlik sınırlarını aşıp, aşırı tozda spor kamuoyuna şırınga edilmesi, belki de, az buçuk kalmış dostlukları da süpürüp gitti... Saha içinde, 7.32 genişlik, 2.44 metre yükseklikteki kaleye topu nişanlayamayan, minare boyu havaya diken, ya da tribüne postalayanlar ayıplanmaz ve kınanmazken, bir hakemin sırtına sırtına, bilek kalınlığındaki meşe odunuyla vurmak yakıştı mı şimdi? Evet, F.Bahçe'nin 100. yıl hayalleri bir yerde yıkıldı, tamam... Ama o 100. yıla, sadece Selçuk Dereli ve ona uzaktan kumanda ettiği söylenen Ulusoy mu limon sıktı? O "Batman" diye alınan, sonra da Türkiye'de sıradan bir futbolcu kimliği ile dolaşan, hâttâ Semih gibi fırsatçı, golcü bir Türk gencinin önünü kesen Kezman suçsuz haa? Siniri alınmışçasına sakin; tek maç dışında "gol patlaması" yapamayan Deivit masum haa? Hocasına bozuk atan Appiah, başkanı ile dargın Ümit, futbolu sadece gücü üzerine oturtan, oyun disiplinine göre değil, kendi bildiğince koşan, kontrolsüz, arada bir attığı şık gollerle gündemde kalan, tribünleri sahadan idare etmeye kalkışan Tuncay mı sütten çıkmış ak kaşık? Ve 100. yılda, F.Bahçe'nin hocalığına lâyık görülen Zico değil mi "kötü rolün" baş aktörü? *** Çuvaldızı başkasına batırırken, iğnenin ucu ile bir taraflarına dokunması gerekenlerin dolduruşu, pek inandırıcı gelmiyor artık... Ligden çekilmek, taraftarı on binler halinde federasyona yürütmek, gaz vermek, bazı mazeretleri örtmeğe yetmez... Sınıf öğretmenini beğenmeyen öğrenci nasıl ki "Ben bu okula gitmek istemiyorum" lüksüne sahip değilse, federasyonunu beğenmeyen kulüplerin de "Ben bu ligi oynamıyorum" deme lüksü yoktur... Bu kurala uymamak, sadece günlük sinirleri gevşetir, birilerine hoş gözükür ama beraberinde de saygı ve sevgiyi de götürür... F.Bahçe gibi milyonlarca taraftarı ve sevgilisi olan bir takımın, hakeme, federasyon başkanına kızıp, hırsını mücadeleden kaçarak halledeceğini zannetmesi, gün gelir, telâfisi asla mümkün olmayacak yaralar açar gönüllerde... Sonra da ne pişmanlık, ne de "Ben ne yaptım" diye kafaları duvara vurmak çare olur... İşte bu öfkenin yansımasına bir küçük örnek... Ricardinho'ya maç sonrası tekme ve yumruk savuran Aurelio'nun bir tuhaf pozu, dev poster halinde tribünlere asılıyor... Neden? Çünkü, algılamanın sonucuna göre, o artık bir kahraman! Türkiye'de olaylar böyle gelişir işte... *** Aylarca "Milli davalarda ben tarafım" diyen Teknik Direktörümüz Fatih Terim'in, 110 bin YTL'lik maaşını konuşurken ve dudak bükerken, biz taraf olamadık bir türlü... Ama onun, bir ülkenin gurur duyacağı hedefe, olumsuz tüm şartlara rağmen ay-yıldızlı takımı taşıyan birisi olduğunu hiç düşünmedik... Hep, parasında gözümüz varmışçasına vurduk, salladık... Ya şimdi? Bir magazin programı yapan ve sadece "Kim kiminle; kim başkası için ne demiş" gibi dedikodu çarkını döndüren, gazeteciliğine sözümüzün olmadığı Şenay Düdek'in, ayda alacağı 120 bin YTL'yi duyunca, Fatih Hoca'ya haksızlık yaptığımız anlaşılmıyor mu? Şimdi hiç utanmayacak mıyız? Yoksa, aynanın karşısına her geçtiğimizde "Söyle ayna... Bizden daha iyi bilen var mı" diye, eski inadımızı mı sürdüreceğiz? Göz önünde olan kişilerin ağzına bakan bir spor kamuoyu, bir de bizim "eyyam oltasına" takılırsa, sonradan hepimizin pişman olacağı oyunlar, sahneden iner mi? Ne demişler: "Aynaya nasıl bakarsan, yüzünü öyle görürsün" Çünkü aynalar, asla yalan söylemez... Tabii, bakmasını bilenlere... > NARKAN boşluk yorumunu yaz Turkcell, Telsim, Avea 2866'ya gönder (4 SMS/ 8 Kontör)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.