Bu defa kötü yakalandık. Takım olarak imece usulü dağıldığımız bir gecede, hiç de istemediğimiz bir sonuç aldık. Bu maçın sonunda karalar bağlayıp ağlayacak değiliz. Saracoğlu Stad'ında bu leke temizlenecektir. Temizlenmelidir. *** Hakem Libos'un düdüğüyle toplu saldırıya geçen İsviçre, sağlı sollu müthiş ataklarla defansımızı adeta dut ağacı silkeler gibi sallamaya başladı. Başımıza bir işin geleceği belli olmuştu. Nefes almamızı engelleyip, hareket alanımızı daraltan, her atakta beşli kuşatma planını uygulayan İsviçre, yine de aradığı golü 41 dakika bekledi. Tuncay'ın yardımından yoksun Ümit'in kanadını otoban gibi kullanan rakip, sağ tarafta Serkan'ın çabukluğunu bile hiçe sayıp defalarca Volkan'ın burnunun dibine kadar geldi. Orta sahamızdaki zafiyetimiz yüzünden çok rahat oyun kurmalarını izin verdiğimiz İsviçre'nin, bizi her dakika köşeye sıkıştırıp hırpalaması sonumuzun hayırlı olmayacağının habercisiydi. Çünkü biz sadece direniyorduk. Sadece topu uzaklaştırmak için hababam futboluna dönmüştük. Kenarda Fatih terim'in çırpınışları da fayda etmeyince, ilk yarıyı yine de tek golle kapatmanın dezavantajına şükrettik. *** Hücum anlayışları mükemmel rakibimiz karşısında ofsayt taktiğini beceremeyen millilerimiz, bilhassa Ümit'in defans kurgusunu telaşı yüzünden bozması, çoğu kez durup dururken pozisyon kazandırdı İsviçreliler'e. İkinci yarıya, kulağı Terim tarafından çekilen Tuncay'ın defansif yanını biraz daha iyi kullanması sayesinde derlenir toparlanır gibi olduk. Bir de 45 dakika tek bir olumlu işe imza atamayan Nihat'ın, Okan'la değişikliği de orta sahaya ağırlığımızı koymamızı sağladı. Devre arası konuşmalar bununla da kalmamıştı. Tümer, Selçuk ve Hüseyin de sanki kabuk değiştirmişçesine faydalı işler yapıyordu. Her şey iyiydi ama golü kim atacaktı peki? Hakan yenilen golün üzüntüsünü çeken sanki tek kişiymiş gibi o eski hareketliliğini kaybetmişti. Ona atılan her top aynen geri dönüyordu. *** Maç öncesi büyük dostlukların yaşandığı Stade de Suisse'de, tribünlerdeki muhteşem 30 bin bayraklı desteğe 3 bin Türk'ün direnişi kadar, biz aynı direnci saha içinde gösteremedik ne yazık ki. Yenilmememiz gereken bir rakibe, pisi pisine teslim olmamızın acısı çarşamba günü mutlaka çıkarılmalı. Bizim Almanya'daki finallere bu kadar yakınken, böylesine bir rakip tarafından son hamlede taş konulması hazmedilecek bir durum değildir. Dünü unutalım ve yarına bakalım. Çünkü yarınlar bizim olacaktır.