Yasa gelmiş neyime!

A -
A +

Ligin sonu yaklaşıyor ya... Ağızlar torba değil ki büzesiniz... Şampiyonluk yarışının sadece saha içinde olduğunu düşünme yanlışlığına düşenlerin, başlarını kaldırıp sağına soluna da bakmaları gerekir... Evet, futbolcu çıkar sahaya, verir mücadelesini... Kazanır veya kaybeder... Ama bunu tribün ve yönetim bazında düşündüğünüzde ise, durum bambaşkadır... Sanki kaçan goller, verilmeyen penaltılar, çıkmayan kartlar geri gelecek... Bunu bile bile ortalığı yangın yerine çevirenlerin, aleve, elinde benzin bidonu ile gidip dökenlerden ne farkı vardır ki? Bakınız şurada 5 hafta kaldı ligin bitmesine... Bu beş hafta beş ay gibi gelecek herkese... Saha dışı kündeler (!) beyanatlar, ortalığı "Ben haklıyım" diye ayağa kaldırmalar, bile bile yalan konuşmalar ve tahrikleri durdurun bakalım... Futbolda Şiddeti Önleme Yasası çıktı... Kimin umurunda peki? Yasanın, meclisin gece yarısı uykulu gözlerle çıkarılan diğer kanun maddeleri gibi oldubittiye getirilen diğerlerinden bir farkı var mı sanki? Keşke madem geç kalındı, biraz daha bekleyip, yeni sezona adam gibi çıkarılsaydı bu yasa... Bakınız... G.Saray'ın Arena Stadı'nda bir çocuğun ve ailesinin hayatını karartan şişenin atıcısı bulunmadı... F.Bahçe kalecisi Volkan'ın, belki spor hayatını bitirecek şişeyi atan fanatik bulunmadı... Sözde Türkiye'nin en modern stadı... Kameraların bolluğunda rezilliği yaşayan bir sistemin yanlışlığı giderilmediği sürece, hangi şiddeti önleyeceğiz biz? O yasa var ama suçlu bulunmadıktan sonra, yasadan bize ne? Bu ülkede, bir avuç, deplasmana gelmiş misafir takım seyircileri bile sahaya meşale sokabiliyorsa; bu ülkede ve buna seyirci kalınıyorsa, geçiniz o yasayı... Siz hiç "lütfen yaya geçidini kullanınız" ibaresine uyulduğunu gördünüz mü? O tabela yerine duvar örmedikten sonra kim takar o ikazı... Bu yüzden diyoruz ki; yasanın uygulandığını görmedikten ve caydırıcılığına inanmadıktan sonra, selam o yasaya; saygılar! Hadi gitmesin de görelim Beşiktaş'ta, bazı yöneticiler atıp tutuyor: "Öyle önüne gelen, elini kolunu sallayıp, gidemez bu kulüpten!" Öyle mi? Yani şimdi o beyefendiler, aylardır masaya oturtup, bir anlaşma zemini bulamadıkları ve 31 Mayıs'ta mukavelesi bitecek olan Bobo'ya mâni olacaklar ha... Hadi tutun bakalım Bobo'yu sıkıysa... Sen, onun Beşiktaş'a kazandırdığı puanları göz ardı edeceksin; attığı kritik golleri unutacaksın; nasıl olsa "bir yolunu bulur ikna ederiz" yanlışına düşeceksin; sonra da Bobo'yu bu takımda tutmaya çalışacaksın... Geçiniz onları geçiniz... 31 Mayıs akşamı Atatürk Havalimanında, hepinizi Bobo'yu uğurlamaya bekleriz efendim... Lugano'yu kucaklayalım mı? Adam F.Bahçe için, vazgeçilmez olabilir... Adam, stoperlik kabiliyetlerinin tümünün toplandığı odak olabilir... Adam, 90 dakikada tekmeye kafa uzatabilir... Adam, defansif yönüne rağmen, golleriyle de, takımını taşıyabilir... Ama o adamın, bir centilmen ve meslektaşlarının emeğine saygı duymadıktan sonra, bize ne adamlığından... Türk futbolunun anlı şanlı hakemlerinin gözlerine perde indiren; yaptığı her yanlışlığa kendince kılıf bulan; rakibinin ayağı kırılacakmış, kafası kopacakmış, bunları dert edinmeyen birisinin adamlığından bize ne... Ve o adam bütün bu görüntülere rağmen ekranlara çıkıp "kurallar bana yanlış uygulanıyor" diye bir de dert yanmıyor mu; işte orada çıldırmamak elde değil... Haa doğru; Lugano'ya kurallar işlemiyor... Ama onun kastettiği şekilde değil... Her olaydan yırtması için ellerinden geleni yapan hakemlerin kuralları uygulamaması esas mesele... Pişkinliğin bu kadarına da pes doğrusu... Bir gün "Türk futbolundan bir Lugano geldi geçti" diyeceğiz... Hayırla ananlar, azınlıkta kalacak... Onu, sadece futbolu ile değil, şiddeti ve gaddarlığı sahalarımıza sokan adam olarak da hatırlayacağız... Sonra da, artılarını ve eksilerini toplayıp dua edeceğiz... Ve diyeceğiz ki "Lugano gibiler, gelmesin bu ülkeye." Arda'nın son marifeti Bu çocuk, ya çok akıllı, ya da çok saf... Aylardır takımında forma giyememesi nedeni ile başını avuçları arasına alıp kara kara düşünmesi gerekirken, o kendisini her gece, köşe bucak arayan magazincilere malzeme olmaya devam ediyor... Hadi, daha önce yaptığı ve bunlarla övündüğü sinema kapatma, kanatlı araba, davetleri kaçırmama alışkanlıklarının yankıları hâlâ konuşulurken, pembe pantolonu ile yine gündem oluşturmasını marifet sanıyor bu çocuk... Oysa pembeyi çok sevmediği, son düşen küfürlü kasetlerde belli... O görüntülerde pembe renk için demediğini bırakmayan Arda, iş pantolona gelince en iyi tercih oluyor o renk... Bütün bunlardan çıkan netice şu... Arda "Ben bildiğimi okurum... İsteyen istediğini yazsın... Çünkü ben yolcuyum ve G.Saray'dan kaçıyorum" diyor bağıra bağıra... Oysa bilmiyor ki, en fanatik G.Saraylı bile Arda için "Gitme kal bizimle" diye karalar bağlamıyor... Çünkü o bunu, hiç hak etmiyor ki...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.