Hakikaten kabak ta verdi... Sporda Şiddeti Önleme Yasası "Çıkacak... Çıkıyor... Çıktı" gibi aldatmalar çemberinde herkesi merakla bekletiyor... Ama bekletirken de, birileri hiç boş durmuyor... Zaten yasanın falan da pek geleceği yok bu sezon... Fırsat bu ya... Birileri, sanki yangından önce mal kaçırır gibi, sonradan söyleyemeyeceklerini, makineli tüfek gibi ateşliyor... Ama hedefte kimse yok... Sanki düğünlerde maganda atışları gibi havaya hep... Sonra beline takıyor o silahı ve "Nasıldım ama?" gibi saçma bir soruyla hava basıyor... Sadece taraftarına şirin gözükmek adına, kalıplarına hiç de yakışmayan konuşmalarıyla itibarını ve saygınlığını kaybetmeleri hiç de hoş değil ama kimin umurunda bu durum... Aziz Yıldırım'ın izinden gitme adına, sözcüklerin dozajını kaçıran yöneticiler, kendilerinden çok, takımlarına zarar verdiklerinin farkında bile değiller... Ama onlara sorsanız "Nasıl da salladım değil mi?" gibisinden tripteler... Soyunma odası basmanın raconunu kesmek "alasını yaparım" gibisinden gözdağı vermek, Beşiktaş yönetiminin ağır toplarından Serdal Adalı'ya ne kazandırdı acaba? Şimdi, hakemlerin ödü mü kopacak İnönü Stadı'nın soyunma odalarında? Ağızları, burunları mı kırılacak; yoksa korkudan ayakları mı titreyecek? Milyonların önüne kimsesiz, korumasız ve yem olarak çıkan bu insanları, bu kadar baskı altına almak, onları tehdit eder gibi konuşmak ne Serdal Adalı'ya, ne de onun gibi düşünenlere bir artı kazandırır... Üstelik saygınlıklarından çok şeyi de alıp gider... Çünkü futbolumuzun, Serdal Adalı gibi, sokak ağzıyla konuşan; hakem odasına Aziz Yıldırım gibi bodoslama dalan; ikisi "böyle yapıyor" diye "ben de biraz gözdağı vereyim" diyen Adnan Polat gibilere fazla ihtiyacı yok... Hatta hiç yok... Ne oldu şimdi? Başkanlık koltuğunda oturması, bazılarına göre "fuzuli işgal" bazılarına göre de "desteklenmesi gereken bir davranış" olarak nitelendirilen G.Saray Başkanı Adnan Polat bir kere daha "tuş" oldu... Yeni stadın açılış töreninde yaşanan "Özhan Canaydın" gibi efsane isimlerin anılmama ayıbı; koskoca kulübün kurucusu, Ali Sami Yen'in, adının stadın bir yerine konulmama gafleti, Polat'ın karnesindeki zayıflardı... Oysa o, işi düzeltme adına çıktı ortaya ve dedi ki, "Stadımızın ismi Ali Sami Yen Spor Kompleksi ve Türk Telekom Arena'dır" İnandık tabii! G.Saray camiası ve biz safız ya! Ta ki sponsor firmanın ortaya çıkıp "Stadın ismi Türk Telekom Arena'dır" demesine kadar sürdü bu saflığımız... Çünkü 10 yıllığına 130 milyon TL sponsorluk bedeli ödeyen Türk Telekom "Aksi takdirde mahkemeye giderim" deyince Adnan Polat anında çark etti... Ve son Eskişehirspor karşılaşmasında gördük ki para, bir kulüp kurucusunun isminden daha ağır bastı... Kuralı baştan koyamayan Polat ise, tıpış tıpış Ali Sami Yen ismini Türk Telekom Arena'dan kaldırmak zorunda kaldı... Adama "babanı unut, al sana para, bundan böyle ben senin babanım" diyerek o kişiyi razı etmek sadece vicdanları değil, hem de insan içindeki durumunu da zedeledi Polat'ın... Söylenecek tek şey var... Allah kimseyi, böyle duruma düşürmesin.. Bir anlayan var mı? Ligin devre arasında yapılan transferlerin amacı nedir? Tabii ki iş olsun, torba dolsun anlayışı için değil... Takımda eksik görülen yerlere takviye ve de, eğer bir amacınız varsa o ligde, size güç katması içindir bu isimler... 3 haftada 7 puan kaybeden Trabzonspor'un, bu kayıplarda hiçbir mazereti olamaz... Brozek kardeşler ve de yıllardır ligin orta sıradaki takımlarında, arada bir parlayan futbolu ile dikkat çeken ama "olsa da olur, olmasa da anlayışı" ile bordo-mavili takıma takviye yapılan Mehmet Çakır nerede peki? 18 kişilik kadroya bile giremiyor en az ikisi... Bu tipik bir transfer yanlışlığıdır... Sonra da puan farkına güvenip, işlerin her zaman iyi gideceğini zannetmek gafletine düşenlerin, başta Şenol Güneş'in hatasıdır bu ara transferler... İşte ondan sonra, her maçta onlarca gol kaçıran Burak ve Umut Bulut'a; kafasına göre futbol oynayan Yattara'ya; kendisini Trabzonspor'da bulunmaz kişi gibi görüp havalara giren Selçuk'a; nedense futbola küsmüş görüntüsüyle Colman'a muhtaç olur, giden puanların arkasından çaresiz bakarsınız... Trabzon'u şu anda bir moral bozukluğu ve endişe sarmış durumda... Bir yanda F.Bahçe'nin makas daraltması, diğer yanda ise Bursaspor'un nokta transferlerle hedefe yol alması var... Haa; Kayserispor da sollarsa Trabzonspor'u, kimse şaşırmasın... Çünkü birileri doludizgin giderken, bordo-mavili takım hâlâ daha rahvan koşuyor...