Yatanlar ve atanlar

A -
A +

Zekâ, irade ve azmin bir vücutta toplanması sık görülen bir rastlantı değildir... Hele bir insan 29 yaşına geldiği halde, hiç okula gitmemiş, üstelik 20 yıldır yataktan kalkamamışken, çok başarılı bir "web tasarımcısı" olmuşsa, işte bu, müthiş bir hayatın anlatımıdır... Böyle insanların kıymetini bilenleri de kutlamak gerekir tabii ki... Hem tiner, hem döner bıçağı çekip polis doğrayanların sayıları her gün artarken, sokaklarda 60 bin sahipsiz çocuk dolaşırken, bir dâhiye sahip olduğumuz için ne kadar mutlu olunabilirse, biz o kadar mutluyuz... Hürriyet Gazetesi'nde Gülden Aydın'ın röportajı, yeni yılın ilk pazarında gözümüzün içine girince, insanlığın bir yerde nelerle uğraştığını, diğer yanda ise Hilâl Lüle gibi yatağa mahkum "cam kemik hastası" bir genç kızın hikayesini karşı karşıya getirdi... Sabancı Üniversitesi 'nin "iç ve dış web sitelerinin yöneticisi" olarak kadrosuna alıp, tüm imkanları önüne serdiği Hilal, Taksim Meydanı' nda turist kıza ağızlarından salyalar akarak toplu tacizde bulunulan 2005 Türkiye 'sinin en önemli yıldızıdır... O, Semra hanım gibi "kaynanalığın" dersini (!) veren bir "yırtıcı kuş" misali, önüne gelene bağıran bir kişinin; televizyon ekranlarında reyting rekorları kırdığı bir Türkiye' de, yatağa mahkum ama hastalığına esir olmamanın dersini veren bir insandır... Ve o Hilâl , spor camiamızın "fırıldak" gibi dönen yönetici tiplerinin egemen olduğu bir ortamda, tribünleri "illegal mevziler" gibi kullananların varlığında, ailesinin tüm yükünü tek başına, kıpırdayamadığı yatakta yüklenmiş bir insanlık örneğidir... Beşiktaş'ın S.Liege maçını, aileleriyle birlikte, kapalı tribündeki taraftarın arasında izleyen ve o gün, basına edilen küfürlerin bir kısmına iştirak eden yöneticiler, maç bitimi hemen kolları sıvayıp yeni hoca arayışına girmişlerdi... Biz, Rizespor Teknik Direktörü Rıza Çalımbay 'ın yalancısıyız... Rıza "El sıkıştık, yöneticilerimle konuşuldu ama nedense engellendim" diye Beşiktaş 'a gelememenin derdine yanarken, Beşiktaşlı yöneticiler bir anda "Sonuna kadar Del Bosque'nin arkasındayız" demediler mi daha dün? Aynı şekilde, Ziya Doğan 'a da "Bize gel" dedikten sonra, Trabzonspor' da bir huzur kaçırma operasyonu yapanlar, yine 180 derece çark edip "Del Bosque ile sonuna kadar" desteğini ağızlarına almadılar mı? Şimdi o yöneticiler, bir sürü istifaya rağmen, Del Bosque 'den kurtulamayacaklarını anladıklarında hep "Arkasındayız" tekerlemesini dillerine dolayıp, günü kapatmayı hedefliyor... Türkiye 'de "babacan" olmanın "kariyer" sahibi olmanın önüne geçmesine ilk defa şahit oluyoruz... Demek ki, Beşiktaş 'taki esas boşluk bir "babaya" olan ihtiyaçmış... Şimdi "baba" değil, üstelik "babacan" birisini bulmak, dileriz Beşiktaş 'ı Süper Lig 'de hiç öksüz bırakmaz... Transfer politikalarını rafa kaldıran, eldekilerle, F.Bahçe, G.Saray ve Trabzonspor ile baş edebileceğini zannedenlerin, mayıs ayı bitiminde yüzlerinde hep gülücükler olacağını şimdiden kestirenlerin sayısı ne kadardır? Orta sahası, su alan bir tekne gibi güvensiz, sağı ve solu, yol geçen hanı gibi misafirperver, defansında her an kaza yapacak, ehliyetsiz şoförlerin trafiğe çıkmış görüntüsü, forvette kimin kimin dilinden anlayacağı belli olmayan bir yabancılaşmanın hakim olduğu bir Beşiktaş 'tan, çok şey beklemek ne kadar akılcılıktır? Bir sürü zamla gelen; sıfırları atıp, ayıptan kurtulduğumuz liramızla, yeni bir hayata başladığımız 2005 'te, 150 bin kişiyi yutan tsunamiyi, LPG 'li arabada yanarak can veren meslektaşımızın eş acısını unutup, Hilâl gibi yaşama azmini ve iradesini yatalak vücudunda toplayan genç kızlarımızla, güzellikler yakalamayı düşleyebilsek hep... Çekin üstüne bir çizgi tüm kandırmacaların, çirkinliklerin, palavraların... Teşvik primlerinin, stad terörünün, yönetici dalaşlarının, kaprisleri uğruna futbolcusunu harcayanların, FIFA kokartını hak edene değil, dost işi dağıtanların, çekin üstüne bir çizgi... Artık, insanlığımızın duygusal damarlarını köreltmeden yaşamanın tadına varalım... Bize ne etraftaki palavracılardan, şikecilerden, teşvikçilerden, stad teröristlerinden... Bize ne, çirkeflikten, iğrençlikten... Unutmayalım ki "Üzüntü; bugünün faresinin, yarının peynirini yemesidir."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.