Ve 3 kuruşluk ülke, 70 milyonluk bir futbol sevdalısı Türkiye'nin canını okudu. Rüyamızda görsek inanmayacağımız tükeniş, bunca emeği alıp giderken, Letonya'nın Portekiz biletini elimizle verdik. Ağlamak istiyoruz ama, gözlerimizdeki yaşlar bile dondu dün gece. Vah... Vah... *** Bu maçtan sonra, esas yapmamız gereken görev İsveçli hakem Frisk'ten milletçe özür dilemektir. Günlerdir onun için yazdığımız kötü senaryonun ayıbını üzerimizden nasıl atacağız ki? Adam sahada ders verircesine böylesine kritik bir maçı güzelleştirmek için elinden gelen bütün katkıları ortaya serdi. Karşılaşmanın ilk 20 dakikasında Letonya'ya her türlü tuzak kuruldu. Yerinde çakılı, aynı tornadan çıkmış gibi duran bostan korkuluğu defansını delmek için her türlü varyasyonlar denendi. Adamlar yeme gelmeyen sazan gibiydi sanki... 21.dakikada İlhan 5 bin dolarlık ayakkabılarıyla ikinci denemesinde ağlardaki örümcükleri alıverdi. Bu gol, yeni geleceklerin müjdecisiydi sanki. Ama Letonya çok disiplinli bir ordu gibi asla görev sahalarına terketmeyen, siperden başını bile uzatmayan askerler gibiydi. Koca 45 dakikaya sadece 1 gol sığdırmamız, heyecanı ikinci yarıya taşıdı. Ve oyuna Gökdeniz girdi. Onunla sanki akıbetimiz değişir gibi oldu. Hakan'a attırdığı gol, tek kelime ile muhteşemdi. Ama bu gol sonrası, hevesimiz Letonya'nın 2 golüyle kursağımızda kaldı... Adamlar iki defa kalemize geldi. İkisinde de canımızı aldı. *** Kimse "Sağlık olsun" gibi mazeretlerin arkasına sığınmasın. Türk Milli Takımı, bu ülkeyi resmen hüsrana uğratmıştır. Yazıklar olsun.