Yine de vakit tamam!

A -
A +

"Krallar palyaço olamaz." Meslek hayatımızda gördüğümüz, en duygusal, en anlamlı başlıklardan birisidir bu... Yıllar önce, bu mesleğin "1 numarası" büyük usta Necmi Tanyolaç'ın, Tercüman'ın Tercüman olduğu dönemlerde spor sayfasına oturttuğu bir başlıktır bu... O bu başlığı büyük bir gurur içinde sayfaya yerleştirirken, duygusallığını da gizleyememiş ve hâttâ bütün servis donup kalmıştık. Çünkü bu başlık, sıradan bir insan için değil, efsane Metin Oktay için atılmıştı. Bu başlık; Türk futbolunun en ahlâklı, en golcü, en beyefendi ismi Metin Oktay'ın jübileden sonra tekrar futbola dönmesi dedikoduları gündeme geldiği için atılmıştı. *** "Taçsız Kral" o günden sonra, tahtını, saltanatını ve futbolu tamamen bırakıp köşesine çekildi. Ayaklarının artık hükmetmediği, kafa vuruşlarının zayıfladığını ne yazık ki, kendisinin karar veremediği, gazete sütunlarındaki yazılardan ve acıklı o başlıktan sonra anladı. Metin Oktay "Vakit tamam" diyerek yeşil sahalardan ayrılırken, her ne kadar üzülsek; onun daha fazla yıpranmasına gönlümüz razı olmasa da "Muhteşem gidişiyle" teselli bulmuştuk. Her şeyin bir başlangıcı, olgunluğu ve bitişi vardır ya, Metin Oktay, bütün bu evreleri "Kral" olarak şerefle tamamlayan, nadir insanlardan birisi olmuştur. Siyasilerin, ayakta duramayacak hâle gelmelerine rağmen, sahneden inmediklerini çok gördük... Geçmişlerine bakıp, lâf söyleyemediklerimiz; zarar verdiklerini, etrafı rahatsız ettiklerini hiç bir zaman kendi istekleri ile değil, hep dış zorlamalarla anlamışlardır. Ve sonunda, parlak izlerinin üzeri, matlaşmış bir şekilde, çekip gitmişlerdir. *** Bu sezon G.Saray'ın durumu ortada... Ligde sesi soluğu kesilmiş, Şampiyonlar Ligi'nde önü hiç de parlak olmayan bir virajda... Türk futbolunun unutulmazları arasına girmiş bir Hakan Şükür, hâlâ bu takımın formasını büyük bir istekle sırtında taşımaktadır. Başkaları istemese de, o inatla forma sevdasını 35 yaşın sonlarına gelmesine rağmen yine de büyük bir arzu ve istekle giymektedir. İstemek, arzu etmek tabii ki, güzel bir duygu... Ama topluma mâl olmuş bir takımda, geçmişindeki parlak kariyer sayesinde yer bulan, daha doğrusu yer buldurulan Hakan Şükür, bir gün bu sahalardan boynu bükük protestolar içinde değil, zamanında omuzlarda veda etmek zorundadır. Şimdi tam vaktidir... Onun kırılmasını, üzülmesini istemeyenler, sakın Moldova maçına bakıp yanılmasın... Ligde ve Şampiyonlar Ligi'nde son zamanlardaki güçsüz durumu karşısında yürekler burkulurken, o hem kulübünü, hem yöneticilerini, hem hocalarını zor durumda bırakmaktadır. *** Bu satırları okuyanların çoğunluğu "Dur hele" diye kızgınlık belirtilerinde bulunacaklardır muhakkak... Moldova karşısında Hakan Şükür'ün attığı 4 gol, hatta 82. dakikada oyundan alınmasa, atabileceği 5. ve 6. goller bile, Hakan Şükür konusunda bizde "Yeniden doğdu" izlenimini bırakmaz. Moldova maçı, Hakan Şükür için son şans olmuştur. Herkesin kılıçlarını çektiği, kalemlerini acı acı kelimelerle dolu satırlar için kullandığı, üstelik formsuzluğunun üst noktada olduğu bir dönemde, Hakan Şükür en son attığı 4 golün yaldızlı çerçevesi içinde omuzlarda en azından Milli Takım'a veda etmek zorundadır. Çünkü milli takımın önünde, bundan böyle "lokum" takımlar olmayacaktır. Zihinlerde, en son görüntüler tazeliğini korur hep... Geçmişteki güzellikler de, bunun kenar süsüdür... Hakan, hem "yaldız çerçeveli" hem de, gözü okşayan manzarasıyla, duvarımızın en güzel yerine asılacak bir yağlı boya tablodur şu anda... *** Ay-yıldızlı forma altında 3 yıldır gole hasret kalan birisine bu kadar zaman sabretmekle, bizlerin, Hakan Şükür'e zaten verdiğimiz değer ortadır. 2003 yılında Letonya'ya attığı gol sonrası "uykuya" yatan Kral, ligin çetin ceviz, Şampiyonlar Ligi'nin en büyük vitrin olduğu dönemde, eğer ayaklarına, kafasına, gücüne güveniyorsa çıksın oynasın... "Rekorların adamı" bundan sonra da rekoruna rekor katacak hamleleri o kadar kolay kıramayacaktır. Çünkü lig, Şampiyonlar Ligi ve milli takım takvimi Hakan Şükür'ün önünde dev dalgalar gibi durmaktadır. Biz onu hep, Avrupa'da fırtına gibi esen, UEFA Kupası sahibi G.Saray'ın yıldızı, golcüsü olarak hatırlamak istiyoruz... Biz onu, kule gibi yükselip, kaleciye rağmen attığı gollerin sahibi Hakan Şükür olarak hatırlamak istiyoruz... Biz onu, Almanya'yı, Hollanda'yı deviren gollerin sahibi olarak hatırlamak istiyoruz... Biz onu, Dünya Şampiyonası'nın en çabuk golünü atan olarak hatırlamak istiyoruz... Biz onu Moldova filelerine 4 gol asan Hakan Şükür olarak hatırlamak istiyoruz... Ve biz onu, arkasında sırada bekleyenlere, yol verecek bir ağabey olarak görmek istiyoruz... *** Hiç bir insan vazgeçilmez değildir... Zamanı gelince "Elveda" demek zor olsa da, bunu söylemek zorundadır herkes... G.Saray'ı şampiyon yapan Lucescu, F.Bahçe'yi şampiyon yapan Mustafa Denizli, Türkiye'yi Dünya 3. yapan Şenol Güneş, bu apoletlere rağmen görevlerinden kovulmadı mı ? Geçmişlerinde hep başarılar dolu insanların "kovuldun" damgası yemesi çok üzücü... Hakan Şükür'ün, geçmişinin hatırına kendisine ses çıkarmayan, yan gözle bakmayan, üzmeyen, alkışlayan, saygı duyan insanlara daha fazla rol yaptırmaması lâzım... Moldova maçı sakın kimseleri yanıltmasın... Metin Oktay için Necmi Tanyolaç ustamızın attığı başlık, belli ki, yakında Hakan Şükür için de manşetleri acı içinde süsleyecektir. Cahit Sıtkı Tarancı'nın o meşhur "Yaş 35... Yolun yarısı eder" şiirinin anlatımındaki gerçeği kabul etmek Hakan Şükür için, henüz çok geç değildir... Biz kralların palyaço olmasını istemiyoruz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.