Ne seyirci, ne futbol, ne kalite... Dün İnönü akşamında hiçbiri yoktu bunların. Bu maça gelmeyenleri, görmeyenleri kıskandık adeta. Hiç olmazsa onlar martın kapıdan baktırıp kazma-kürek yaktırdığı günde üşümediler, sinirlenmediler, futbol adına utanmadılar. *** Önce Kuddusi Müftüoğlu'nun kulaklarını çınlattık. Neden öttürdü o 3 düdüğü? Sonra Sakarya maçında futbolcuya kafa atan o korumayı andık. Beşiktaş'ın başını tribün hasılatı ve bir de 50 milyar lira ekstra cezayla belaya sokan o adam kına yaksın şimdi. Ve de Tahkim Kurulu da payını aldı bizden. Sanki Carew'in 3 maçlık cezasını indirerek Beşiktaş'a kıyak mı geçti? İşte bütün bu kızgınlıklarımızın üstünü örtecek futbol güzelliklerini bulamamak gerçekten üzüntü verdi bizlere. Hani "zorla yenen aş ya karın ağrısı ya baş" demişler. Dün isteksiz, futbol oynamamak için inat eden 2 takıma kocaman yuh olsun. Ve de yazıklar olsun. *** Rıza Çalımbay'ın "fırsat bu fırsattır" diyerek sistem değişikliğine gittiği gecede Beşiktaş'ta elle tutulur tek futbolcu yoktu. Defans bloğunu 4'lü tutan Çalımbay, ayrıca günah çıkarırcasına daha düne kadar 18'e bile almadığı Okan, Juanfran, Mustafa Doğan ve İbrahim Akın'a da şans tanımak istemişti. Son G.Saray maçında Ribery'nin başını döndürdüğü İbrahim Üzülmez, defansta Çağdaş ve sağ kanatta Ali Güneş'in yoklukları bile aranmazken hatlar arasındaki kopukluk bir türlü giderilemedi Beşiktaş'ta. Pancu'nun sakatlanıp çıkması bile kayıp sayılmadı. Çünkü dünkü Beşiktaş'a Beşiktaş diyenlerin alınlarını karışlamak gerekirdi. *** Koca ilk yarıda iki takımın rakip kaleye tek şutunu bile göremedik. G.Birliği'ne en ufak bir katkısı olmayan Ziya Doğan da takımını böylesine kötü bir Beşiktaş karşısında oynatamadığı için suçludur. Belki ikinci yarı "her şey güzel olur" diye beklerken, bir de baktık İsmet Arzuman güle oynaya yönettiği maçı bitirivermiş. Sağ olasın Arzuman. Dün gece en fazla duayı sen aldın bizden.