Yoksulluğa kırmızı kart

A -
A +

Ne kadar büyük olursanız olun, bir çocuğun gönlünü, bir çırpıda alamazsınız... Çocuktur o... Lâfı gediğine koyar... Olmadık istekleriyle, adamı maymuna çevirir... İsteme doyumsuzluğu yüzünden, iştahı kabarıktır... Ve siz ona kızmadan, acımadan ve sadece mutlu etmek için dileklerini "emir" yerine koyarsınız... HHH Dünyanın futbol yıldızları, geçtiğimiz pazartesi günü Fransa'da bambaşka duygular içinde forma giydi... Kimler yoktu ki, o müthiş gecede... Zidane, Ronaldo, Gallas, Ravanelli, Rivaldo, Robinho ve de Hakan Şükür... Collina'nın düdük çaldığı, Del Bosque ve Hidalgo'nun teknik direktörlük yaptığı karşılaşmada, futbol adına tüm güzellikler sergilendi... 8 gol de işin cabasıydı... Toplanan hasılat UNICEF 'e teslim edilerek, yoksul çocukların yetiştirilmesi konusunda harcanmak üzere kasaya kondu... Merhametin, futbola yansıması olarak, tarihe damgasını vuran gecede, çirkinliklerin hiç birisi yaşanmadı... Çünkü, bu maçın tek bir amacı vardı... Yardım etmek... İhtiyacı olana harcamak... HHH Bu kitabı kapatıp, bizim ülkemizin gerçeklerini yazan başka bir kitabını açtığımızda ise, bambaşka duygular sarıyor etrafımızı... Hem de, kara kara bulutlar eşliğinde... Sergilenen, futbola yakışmayan, utanç verici ve de rantın gölgesinde kalmış bir anlayışın ürünü "futbol" olarak çıkıyor karşımıza... Daha dünkü futbol yöneticisi, oturup adam gibi yöneticilik yapmadan, ekranın cazibesine kapılıyor ve "ligde bir şeyler olabilir" izlenimini kamuoyuyla paylaşıp, ortalık karıştırıyor... Hemen arkasından, bir kulüp başkanı isyanını dile getirip "Yolumuz kesiliyor" diye taraftara ince değil, en kalınından mesajını iletiyor... Sanki konuşmazlarsa kıyamet kopacak.... Ticari gücünü, gazetelerin ilân potansiyeli üzerinde etkili hale getiren bir anlayışın esiri olan futbolumuz, ne yazık ki, aynı kişileri, her defasında dinlemek zorunda kalıyor... Hem de ağzı açık... HHH Geçtiğimiz pazar günü, İnönü Stadı'ndaki sessiz gecede, yaşanan bir tablo yüreklerimizi sızlattı... İyi ki de taraftar yoktu tribünlerde... Barcelona'nın peşinden koştuğu 12 yaşındaki Muhammed, sahada "top toplayıcılık" yapıyordu... Yâni, Beşiktaş'ın kale yerine auta, taca gönderdiği topları, bugünkü fiyatı 5 milyon euro olan Muhammed topluyordu... Maç bitimi de, sahada hiç bir şey oynamamış, olmayan taraftarını televizyon başında bile fıtık etmiş Beşiktaşlı futbolculardan, küçük Muhammed, hiç terlemeyenlerden forma isteyerek hatırasına bir parça ekledi aklı sıra... Oysa forma aldıkları; o gün, Muhammed'in saha dışında top toplama savaşında verdiği enerjinin yarısını bile harcamadı... Ama bu Beşiktaş'ta aylarca oynamadığı halde, parasını tıkır tıkır alan Kleberson gibiler, yoksulluğun ne olduğunu düşünmeden günlerini gün etmeye devam ediyor... HHH Muhammed, belki yoksul değil... Ronaldo ve Zidane'nın takımları onun için toplanmazlar... Ama Muhammed, bir uzanacak ele mahkûm... Onu kavrayıp, el üstünde tutacak, arkasından zirvelere itecek ve onun hayatı boyunca, hiç bir zaman unutmayacağı bir anının sahibi olacak merhametli ve iş bilir ellere muhtaç Muhammed... Sadece Muhammed değil konumuz... F.Bahçe'nin alt yapısındaki 7 yaşındaki Emre de muhtaç birilerine... İleride "Yetiştirdiğimiz yıldız" diyebileceğimiz Muhammed ve Emre gibi gençler için, birilerinin ciddi desteği gerekli... Yoksa "9 puan fark yapamazsak, şampiyonluğu bize bırakmazlar" diyenler, önce alt yapılarındaki cevherlere bakmalıdır... Yahut da, Barcelona'nın 3 milyon euroyu bugün peşin sayacağı Muhammed'i, top toplayıcılığa lâyık görenlerin, gözlerini ufuklara yöneltmesi gerekmez mi ? HHH Kısmetin, ayaklarının dibinde dolaştığının farkına varamayanlar, ortamın çok gergin olduğu bu dönemde, ağızlarına fermuar çekmeleri gerekir... Karşılarında duran, hiç bir şey istemeyen, arsızlık yapmayan, buram buram futbol misyonu kokan çocukların, gözlerinin içine bakıp, onların ne istediklerini anlamaları gerekir... Onlar UNICEF'in yardımına değil, onlar futbol mantalitesi içinde, geleceğin takımında yer almaktan başka bir arzuları olmayan çocuklar... Onlar, ortalığı gerenlerin, başlarını biraz da kendilerine çevirmelerini büyük bir sabırla bekleyen çocuklar... Bir gün, Zidane ve Ronaldo gibi olacakları şimdiden belli olan, içlerindeki futbol cevherinin farkına varılmasını isteyen çocuklar... Onlar, arsız değil... Onlar, yiyici değil... Onlar, sadece sırtlarının sıvazlanıp, "Hadi koçum, bir gün bizim en büyük silahımız olacaksın" sözcüklerini, büyüklerinden duymak isteyen, pırıl pırıl futbol geleceğimiz bizim... "Yoksulluğa kırmızı kart çıkaranlar" Muhammedlere, Emrelere de "yeşil ışık" yakmak zorundadır... NOT: Ankara'da, sahaya "gözlemci" diye çıkan, basın tribününe bozuk para ve çakmak yağdıran, ana avrat dümdüz giden azgın taraftarı, 60 gözaltını, ambulansların taşıdığı, onlarca yaralıyı görmeyen, tribünlerdeki koltuk savaşını tınmayan insanlar, raporlarına en ufak bir not düşmemişse, uzak dursunlar bu âlemden...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.