Zamanda yolculuk

A -
A +

1980'li yıllar... Tercüman'ın "Arka sayfadan okunan gazeteler" sınıfında, ilk ikiyi paylaştığı dönem... Tam sayfa bir fotoğraf... Başında kavuk, üstünde kaftan, elinde asa... Bir heybetli insanın, Osmanlı dönemindeki "Muhteşem" görüntüsünün günümüze yansıması adeta... Fotoğraftaki kişi, öyle sıradan bir adam değil... Beşiktaş'ın "Efsane başkanı" Süleyman Seba bu görüntüdeki isim... Ciddi; ciddi olduğu kadar mükemmel; başarılı bir başkan bu tablodaki inanılmaz adam... Ona, bu kıyafetleri giydirip, resim çektirenler (Bekir Boran-Ali İncegül-Hayri Hiçler) zamanın en hızlı, en kaliteli gazetecileri... Ve o sayfaya "Muhteşem Süleyman" manşetini gururla ve keyifle atan da, Tercüman'ın değerli ustaları... İşte yıllardır unutulmayan bu tablonun, bugün bir benzerini bile çekmek imkânsız artık... *** Günümüz spor gazeteciliğinde tekniğin getirdiği yenilikler, bir anda özel haber anlayışını da alıp silip süpürdü... Gazeteci arkadaşlarımız, eskilerin zor şartlardaki mücadelesini, artık bedenleri ile değil, sistemin kolaylığı sayesinde üşengeçliğe ve kaytarmacılığa bıraktı... Düşünebiliyor musunuz? O zamanlar, bir deplasman maçındasınız... Foto muhabiri olarak, çektiğiniz görüntüleri, gazeteye ulaştıracak ve baskıya yetiştireceksiniz... İşte yapacağınız işler... İlk on beş dakikada, ne enstantane yakalamışsanız, onu derhal karanlık odaya gidip, yahut o şehirdeki bir fotoğrafhane ile anlaşıp, banyo yapacaksınız... Bu 45 dakikalık bir uğraş... Sonra çıkan resimleri karta basacaksınız... Karta bastığınız resimleri, 4 renk olarak, her biri 20 dakika süren bir işlem sayesinde tele-fotodan gazetenize ulaştırmaya çalışacaksınız... Yani bir resmin sayfaya girmesi, size tam bir uğraşıya ve 150 dakikanıza mal olacak... *** Ya günümüzde? 150 dakika, sadece 3 dakikaya inmiştir artık... Üstelik, oturduğunuz kale arkasından bile, çektiğiniz fotoğrafı gazeteye anında ileten teknik yanınızda... Bu kadar büyük yenilikler el altında iken, muhabir arkadaşlarımızın çilekeş uğraşıları ise, bugünün şartlarında büyük engellerle karşı karşıya... Artık, kulüp yöneticilerinin, adam kayırma yanlışlığı yüzünden, habere ulaşmak öyle zor ki... Eskiden, ayağınıza bile çağırdığınız başkanlar, şimdi size yüz vermez halde ve zamanı geldiğinde de "fırça" atar pozisyonda... Eğer, o yöneticinin isteklerine karşı gelir, beğenmediği haberleri gazete sütunlarına yerleştirirseniz, vay başınıza geleceklere... Önce, antrenmana sokmama cezası... Sonra gazete patronuna kadar uzanan şikayetler... Aylarca süren dargınlıklar... Siz bir kulübün muhabirisiniz, bu iş için para alıyorsunuz ama karşınızda böylesine büyük engeller var... Gazeteciliği öldüren, haber vermeme, haber alamama ve özel atlatma haber yapamama eksiklikleri; tekniğin alabildiğine hızlandığı bugünlerde, gazeteciliği öldüren, tadını kaçıran dengesizlikler olarak çıkıyor karşımıza... *** Taraftarların bugünlerde en merak ettikleri şey, futbolcuların bilinmeyen yönleri, aile yaşantıları, futbol dışı hobileridir... Ama gelin de yapın bakalım bu röportajları... Çünkü, büyük kulüplerimiz, bir yasak furyası içinde... Tabii, bu yüzden Türk spor basını, sadece duyumlarla mesleğini yapmak yanlışlığına düşüyor... Bu bir nevi suça teşviktir... Yalan haber de, işte böyle çıkıyor ortaya... Doğru bile olsa, bir yalanlayan yönetici çıkar ve kendi kafasına göre ceza keser muhabire... "15 gün antrenmanlara gelmeyeceksin!" İşte günümüz şartlarında, bilhassa transfer balonlarının çokça gündemde yer etmesinin, başlıca nedeni, bu haber alma özgürlüklerinin kısıtlanmasının doğurduğu ters reaksiyondur... 100 tane yabancı ismi, birkaç günde Türkiye'ye getirme yanlışlığını doğuran çarpıklığın halkalarından en büyüğü, önce yöneticiler, sonra da haber önü kesme yanlışlığı yüzünden, duyumlarla, manşet arayanlardadır... *** Kulüp muhabirlerinin önüne Çin Seddi gibi duvar örmeyi marifet sayanlar spor basınının kalitesini de düşüren insanlardır... Bu kadar muhteşem bir teknik, bu kadar kolaylaşan bir ortam ama işleri bu kadar zorlaştıran bir yönetici anlayışı... Topluma, en doğruyu, en güzeli ve en ilgi çekici olayları yansıtmak için, çırpınanları, bozuk para gibi harcamak, aslında bu kadar kolay olmamalı... Halbuki; sadece doğru haber yazmak için, kulüplerdeki haber alma yasağını kaldırsalar, özel röportajlara izin verseler, kazanan kendileri ve spor kamuoyu olur... Basın araçtır... Basın hizmet için çırpınan ve bu uğurda evine ekmek parası götüren emekçiler ordusudur... Onları, halkı ve de spor gazeteciliğinde yönetici olarak çalışanların şevkini ve heyecanını kırmak ise, basın ahlâkıyla bağdaşmayan çirkinliktir... Spor gazeteciliği yapan, müdüründen, muhabirine kadar, herkese, Allah bu devirde kolaylık versin...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.