F.Bahçe'de 3 yıllık anlaşma yapılmasına rağmen, gönderilmeye çalışılan Daum, bu defa hiç de kolay lokma değil... Ayrıca neden olsun ki? Adam başarısız mı? Başkan Yıldırım'ın değerlendirmesine göre değil... Çünkü Yıldırım "G.Saray ve Beşiktaş'a 10 puan fark atan takım başarısız değildir" tezini madem gündeme getirip, kendisini beraat ettiriyor, o halde gündemdeki, o 10 puanda, pay sahibi olan teknik direktör de başarısız olamaz... Ayrıca, daha önce 2 defa şampiyon yaptığı halde kovduğu, sonra da ayaklarının altına kırmızı halılar döşeyerek geri çağırdığı Daum'u, ikinci defa kovma hakkı olamaz Yıldırım'ın... "Niye kovdun, niye çağırdın ve şimdi niye tekrar defetmeye çalışıyorsun" derler adama sonra... Çağırırken "Para vermek için yalvar", gönderirken de "Para vermemek için bin takla at" olur mu böyle şey? Daum gidecekse, onunla beraber gitmesi gerekenler salına salına gezinemez ortalıkta... Şimdi Başkan Yıldırım'a sormazlar mı, "Başkan sen, G.Saray ve Beşiktaş'ı hem 10 puan geçecek, hem de takımı şampiyon yapacak adam arıyorsun." Yıldırım, böyle birisini bulursa ve garanti verirse, onun bacaklarına sarılıp omuza kaldıracak ilk kişi olmak için ben de söz veriyorum... Sözüm söz... Başkana bak başkana Türkiye'de, futboldan sonra sayfalarda, televizyonlarda en fazla yer bulan spor basketboldur... Bu sporu bir adım ileri götürmek adına, en ufak bir çabasını göremediğimiz başkanı, bildiğiniz gibi, geçen sezon, salona geldiği halde, son anda kaçarcasına gidip, şampiyon Efes'in kupasını vermeyerek, ayıpların en büyüğünü işlerken, kendisini tüm sporseverler ayıplamıştı... Zannettik ki, bu sezon F.Bahçe şampiyon olunca, ortalıkta gözükür ve kupayı verir... Nerede? Adam yine yok... Tamam, çok önemli işi olabilir... Ama koca bir sezonun şampiyonuna kupa veremeyecek kadar ne bahanesi olabilir? Basketbol camiasını öksüz bırakan bir başkanın, Dünya Şampiyonası'nda kim bilir ne fiyaskolarına şahit olacağız... Bekleyelim, görelim... Cankurtaran! Kulüpler Birliği tavsiye kararı alıyor: "Yabancı sayısı 6+4 olsun" diye... Alt yapılara zaten hiç önem vermeyen, bunu hiçbir zaman teşvik etmeyen federasyon, anında atlıyor bu oltaya... Malum "Mali Kongre" yakında... Büyüklerin hepsinin dili yanmış ligde... Düşman kazanmaktansa, kayıtsız şartsız Kulüpler Birliği'nin emrini yerine getirmek, işin doğru yanı federasyona göre... Zaten 2016, avucumuzun içinden uçup gitmiş... Havamız sönmüş... Bari F.Bahçe, G.Saray ve Beşiktaş'la iyi geçinip saltanat sürdürülsün... Yani, idare meselesi... Hele Diyarbakırspor Başkanı Çetin Sümer'in, Başbakan Erdoğan'a şikayetinin altında yatan gerekçeler eğer doğruysa, bu federasyon başkanının bir dakika bile yerinde durması, ayıptır, günahtır... Kolunu, Kulüpler Birliği'ne kaptıran bu federasyonla, biz daha neler kaybederiz neler... Peki, neler kazanırız? Ne kazanması; sadece yollarda, nal toplarız, hepsi o... Rijkaard, dalga mı geçiyor? Futbolculuk kariyerlerinin arkasına sığınıp, günümüzde "kaymak" yiyenler o kadar çok ki... F.Bahçe'de oynadığı yıllarda, sakatlıktan kurtulamamasına rağmen "şeytanlığı" sayesinde, birkaç maçla sarı-lacivertli takımın tarihinde "unutulmazlar" arasında kendisine yer bulan Rıdvan gibi... Futbolculukta kazanamadığı parayı, yorumculukta "hamutuyla" götüren Rıdvan transfer rekoru kırıyor şimdi... Ve de Rijkaard... Onun futbolculuğuna sözümüz yok... Eyvallah... Ama Barcelona gibi bir devi çalıştırmasına rağmen, hocalığı gündeme geldiğinde, işte orada dururuz... Servet gibi birisini bozuk para gibi harcayan adam, bu uğurda yaptığı değişimin arkasında duramayan kişiliğiyle, G.Saray'a hiç de yakışmadığını ispat etmiş birisidir... Servet'in futbolculuğunu bitirmeye yemin etmiş birisi, onun yerine kadroda yer verdiği Emre Güngör'ün G.Antep'e gitmesine göz yuman kişidir... Ne oldu da Emre Güngör çaptan düştü? Bu adamın kaprislerine ve adam harcama hafifliğine "dur" diyemeyenler de Rijkaard kadar bu işten anlamayan kafa yapısına sahiptir... Zaten, nikahına bile, bir G.Saraylı yöneticiyi çağırmayan insandan, ne vefa beklenir ki... Ama o G.Saray taraftarına Allah sabır versin... Önümüzdeki sezon, toptan fıtık ameliyatına gitmezlerse iyidir... Kılıfın adı "Hastalık" Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören, hangi teknik direktörün "arkasındayım" dese, o teknik direktörün bileti anında kesiliyor... Rıza Çalımbay, Ertuğrul Sağlam ve şimdi de Mustafa Denizli... Her ne kadar Denizli için ayrılık sebebi "hastalık" olsa da, bunun tek neden olmadığı, sadece "bahane" olduğu herkesçe bilinen bir gerçek... Zamanında Ertuğrul Sağlam görev başındayken, Lucescu ile görüşme yapılmasının bir kopyası, Denizli'ye de reva görüldü... Eski yöneticilerden Celal Kolot kendinden öylesine emin, öylesine iddialı ki bakınız ne diyor: "Beşiktaş Schuster'le anlaştı... Her ne kadar Demirören anlaşmadık dese de, ben kalıbımı basarım ve her şeyine iddiaya girerim." Celal Kolot'un bildiğini, sanki Mustafa Denizli bilmiyor muydu? Denizli, mesleği adına asla taviz vermeyen yapısıyla, her ne kadar dostluk gösterileri içinde Beşiktaş'a veda etse de, bu veda etme değil "ettirmedir" aslında... Bekleyelim görelim... Eğer Celal Kolot'un dediği çıkarsa, bu Beşiktaş'ın fiyaskosu ve yönetim zafiyeti olarak tarihe geçecektir...