Zoraki itiraf !

A -
A +

İtiraf; bazen vicdan azabından, bazen, insanlık duygusunun ağır basmasından sonra gelir... Eskiden polis ve karakol korkusunun sonucunda, işlemediği bir suçun yükümlülüğünü kabul edenler, bugün "susma hakkımı kullanıyorum" diye adaleti oyalamayı marifet saymaktadır... Ama işin ucunda bir suç varsa, işin ucunda, karışılmış bir olay varsa, insanlar rahatsız olmasalar bile, vicdanlar bir gün mutlaka rahatsız olur... *** "İşte aradığınız suçlular karşınızda..." Bu sözler, birkaç kişiyi yaralayan, ocaklar söndüren, yaşamı bazılarına rezil eden bir suçlunun itirafı değil... Bu sözler, Türk Milli Takımı'nı 2006 Almanya finallerine taşıyamayan bir teknik direktörün itirafıdır... Bu, kendisine haksızlık yapıldığını, dost bildiklerinin bile saldırgan rollere girdiği bir Türkiye'de, dayak korkusundan değil "faili meçhul" kabul edilen bir saldırının başkomutanı olduğu için, suçu üstüne alan Fatih Terim'in itirafıdır... Suçu beraber üstlendiği kişiler ise Oğuz Çetin ve Müfit Erkasap'tır... TSYD seminerinde basın ordusunun karşısına çıkan, onlarla bir hesaplaşmanın içine giren Terim'in, daha söze başlarken söyleme gereğini duyduğu "İşte aradığınız suçlular karşınızda" sözcükleri, aslında bir sitem koksada, çok önce söylenmesi gereken itiraf güzelliği olmalıydı... *** İsviçre'deki ilk maçtan hemen sonra, basın toplantısına alınmadığını belirterek (aslında böyle bir şey yok) gürültü patırtı çıkaran, daha sonra kaldığı otelde "Bunun İstanbul'u da var" diye bir şeyleri işaret eden Terim'in, o gün tepesine çıkan siniri, ne yazık ki İstanbul'daki rövanş maçından önce de tüm Türkiye'ye bulaşmıştı... Barut fıçısına ateşle yaklaşmayı pek seven sporseverimiz, bazı algılamaları, işine geldiği gibi yorumlayıp tatbikata geçirdiğinde ise, iş işten çoktan geçmişti... Havalimanında İsviçrelilere yapılan çirkinlikleri unutmak asla mümkün değilken, bu işi organize edenlerin geriye çekilip seyirci konumuna girmesi, seri katil olup masumlar yargılanırken "esas suçlunun ortalıkta elini kolunu sallayıp" gezmesinden pek farkı yoktur... Organize işlerin failleri, işin boyutlarının, Türkiye'yi dünyaya rezil etmek anlamına geleceğinden bihaber, tekme, yumruk, küfür, ıslık ve yumurta karışımı örgütlenmesi, durup dururken kendiliğinden oluşmuş bir birleşim değildir... *** Fatih Terim'in futbolculuk ve hocalık kariyerini inkar etmek, kimsenin harcı değildir... Onun üstün yeteneğine, Türkiye'ye kazandırdığı prestijlere olan alkışımız, sonuna kadar sürecektir... Ama o Fatih Terim'in, Türk spor basınının önünde "Sizden taraf olmanızı beklerdim" diye sitem ile söze başlayıp "İşte suçlular karşınızda" ifadeleri, aslında vicdani değil, bir öfkenin ve yalnız bırakılmanın isyanı sonucu doğan itiraftır... Türk basını, Fatih Terim'i omuzlarında çoook taşımış, bundan da gurur duymuştur... Ama o Fatih Terim, hedefin kendisi olduğu bir olayda, kenara çekilip "Benim hiç bir suçum yok... FIFA'nın elindeki İsviçre maçının raporlarında ismimin baş harfleri bile geçmiyor" diyerek masum olduğunu söylerse "Türk basını, benim arkamda durmamış, taraf olmamıştır" diye ifadelerle sitem bombardımanına tuttuğu spor yazarlarını suçlarsa; işte o zaman ayıp eder... HHH TSYD seminerinde "Suçlu biziz" diye yanındaki antrenörler Müfit Erkasap ve Oğuz Çetin'e tek kelime söz hakkı vermeyip, onları konu mankeni gibi taa İstanbul'dan Antalya'ya gelmesine rağmen yanında oturtan ve onları sadece "suça iştirakten" bizlere sunan Terim, ayıp etmiştir... Türk Milli Takım Kaptanı Hakan Şükür'ün bile, Terim'in İsviçre maçında, saha kenarından, rakibin 6 numaralı oyuncusu için verdiği talimatı "herkesin anladığı mânâda anladık" itirafı gündemdeyken "Benim FIFA raporlarında ismimin baş harfleri bile geçmiyor" diye kenara çekilip, muhtemel bir büyük cezanın en ufak bir sorumluluğunu almayacak olması da ayıptır... Hani, Pamukova'daki tren kazasında suçun, belki de "gök ile yer kadar uzak" bir ihtimal olmasına rağmen, makinistlere yüklenmesi, her ne kadar vicdanlarda genel müdürü, bakanı aklamasa da, sonuç da; cezalar birilerine ihale edilip kapatılmıştır... Milli takımımıza gelecek yüklü bir cezanın suçluları şu veya bu futbolcular olabilir... Ama bu takımın başkomutanı, kaybedilen bir savaşın en masumu olarak kendisini göremez, gösteremez... Suçu kabullenme, dalga geçer gibi değil, "Davada adım yok ama işte biz suçluyuz" demekle hiç değil; vicdanın sesi dinlenerek olmalıdır...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.