Mülteci sayısının 2.5 milyon, hayatını kaybedenlerin de 50-60 binle ifade edildiği Suriye'de havalar iyice soğudu ve tam bir insanlık dramı yaşanıyor. Esad, askerî olarak ülkenin büyük bölümünde kontrolü kaybetti. Ancak başta Şam olmak üzere bazı şehirlerde kısmen de olsa kontrolünü sürdürüyor. Öte yandan direnişçiler beklenen başarıyı gösteremediler. Artık ne muhaliflerin kesin zaferinden, ne de Esad'ın kontrolü tekrar ele geçirmesinden söz eden yok. İşin kötü tarafı, konu her geçen gün gündemden de düşüyor. Tarafların birbirlerine üstünlük sağlayamadığı bu ortamda sorunun sürüncemeye dökülmesinde iç dinamikler kadar dış dinamikler de önemli rol oynadı. Örneğin, Rusya ve İran Esad'ı ekonomik, diplomatik ve askerî alanda desteklemeye devam ederken Batılıların sesi çıkmaz oldu. Başta ABD olmak üzere İngiltere ve Fransa geçen yıla göre daha da geri mevzilere çekildiler. İnsani yardımda bile yoklar. İsrail ise olayların başladığı günden beri sessizliğini koruyor. Büyük resimdeki belirsizliğe rağmen kısa süre önce ortaya çıkan iki ilginç gelişme, geleceğe dair bazı öngörülerde bulunmamızı kolaylaştırıyor. Birincisi, Özgür Suriye Ordusunun parçası olan El-Nusra Cephesinin ABD tarafından terör örgütü listesine alınması. ABD, El-Nusra'nın Irak El Kaide'si ile bağlantılı olduğu iddiasında. Irak işgali sonrasında yaşadığı korkuların bu kararın alınmasında önemli etkisi var. ABD, Irak savaşında beş bin asker ve trilyon dolar para kaybetti. Bugünlerde de bu pahalı savaşın ekonomik hasarlarını tamir etmeye çalışıyor. Esad rejiminin çöküşünün ardından El Nusra gibi örgütlerin gücünü artırabileceği fikri ABD'yi tedirgin ediyor. Bu tedirginliği daha da artıran ise Esad'ın kimyasal silahlarının söz konusu örgütlerin eline geçebileceği fikri. İsrail de bu fikrin en önemli savunucusu durumunda ve kapalı kapılar ardında ABD'yi bu yönde sıkıştırıyor. Diğer önemli gelişme Suriye'deki esir değişimiydi. Esir değişimi dolaylı da olsa Esad ve direnişçileri ortak bir paydada bir araya getirdi. Bu değişim önümüzdeki günlerde yeni bir siyasi açılıma vesile olabilir. Sonuçta ABD ve İsrail, Suriye'de devlet yapısının çökmesini istememektedirler. Başka bir ifade ile Esad, kimyasal silahların hatırına yeni bir siyasi düzen kuruluncaya kadar iktidarda kalma kredisi almış gibi görünüyor. Yeni görevi de, "Kimyasal silah depolarında nöbet" tutmaktır. Böylece ABD, İsrail, Fransa ve İngiltere'nin kaygıları giderilirken Esad'a da kredi açılmış oluyor.