Terörist ile konuşulur mu, nasıl?

A -
A +
Akademik dünyada terörizm sorunu ile uğraşanların üzerinde ittifak ettikleri bir kural vardır: "Teröristlerle asla müzakere yapılmaz." Bu düşünceye göre, teröristlerin amaçları ve uyguladıkları yöntemler ahlaken ve hukuken kabul edilemez. Bu nedenle de muhatap alınmazlar. 
Öte yandan, PKK gibi "Uzatılmış Politik-Askeri Strateji" izleyen ve kitle desteğine sahip silahlı örgütlerin faaliyetlerinin sona erdirilmesi ile uğraşan "Ayaklanmaları Bastırma" literatürünün son zamanlardaki en önemli ismi David. J. Kilcullen ise "görüşme-müzakere yapılabileceğini" söyler. Nedenini ise şu şekilde açıklar. Silahlı grupların kullandığı yöntemler asla kabul edilemez. Buna karşılık politik hedefleri üzerine görüşülebilir-müzakere edilebilir. Çünkü insanların "kalbini ve beynini kazanmaya" ihtiyacınız vardır. Bunu da ancak konuşarak yapabilirsiniz. Görünen o ki, hükümet sorunu ikinci kategoride ele aldı ve literatürün önerdiği yolu izleyerek PKK ile görüşmeleri yürütüyor. 
Hükümet, sadece iç değil dış kamuoyunun da ilgisini çeken müzakereleri, gizli, açık, ya da karma yöntemlerle yürütebilirdi. Başka bir ifade ile belli bir aşamaya kadar işleri gizli götürebilir, ardından da kamuoyu ile paylaşabilirdi. O, açık müzakere yöntemini benimsedi. Elbette, her üç yöntemin de kendine göre avantajlı ve dezavantajlı yönleri var. 
Bu bağlamda, hükümet, müzakerelerin üç önemli yönünü de kamuoyu ile paylaştı. Birincisi, meseleyi Öcalan ile müzakere edeceğini ilan etti. Böylece bir yandan PKK'da çok sesliliğe engel olmayı, bir yandan da elinin altındaki aktörle süreci yönetebileceğini öngördü. İkincisi, müzakereler açık yapılacaktı. Çünkü geçmişe göre bugün kamuoyu oluşturmak çok daha kolay görünüyordu. Üçüncüsü; müzakereler de arabulucu olarak "üçüncü bir taraf" olmayacaktı. Böylece kamuoyunu çeşitli komplo teorilerinden korumak ve tartışmalardan uzak durmak mümkün olacaktı. Bu nedenle de müzakere "milli" olacaktı. 
Görüşmelerin açık yapılması ve bazı uygulamalar kaçınılmaz olarak psikolojik, hukuki ve siyasi sorunlara yol açacaktır. Öte yandan BDP'nin de sürekli ulak değiştirmesi ciddi risk içermektedir. 
Demokrasinin gereği süreç çeşitli mahfillerde konuşulacak ve tartışılacaktır. Bunu önlemek mümkün değildir. Elbette hükümet üzerinde de oluşturacağı kamuoyu baskısı göz ardı edilemez. Seçimlere giderken bu baskı daha da artacaktır. Eğer müzakereler belli bir aşamaya kadar kapalı yürütülüyor olsa idi, süreci yönetmek hükümet için belki daha kolay olabilirdi.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.