Eski CHP lideri Baykal, "Sayın Kılıçdaroğlu lehine kendi aleyhine bir medya operasyonu yapıldığını" söylüyor. Bu operasyonu hangi medya gruplarının yaptığını da herkesin bildiğini dile getiriyor. Bununla da yetinmeyip daha sonraki açıklamalarında, "Komployu Aydın Doğan kalleşlik olarak görüyorsa neden gazetelerine müdahale etmiyor. Müdahale etmek zorunda. Ahlaki görev budur" diyor. Sanırım Sayın Baykal, Aydın Beyin yayın organlarını kendisine operasyon yapan medyanın içinde sayıyor. Yayınlara ve yazarlara "müdahale etmesini" istiyor. Ben şahsen Aydın Doğan'ın böyle bir operasyonun parçası olmayı kabul edeceğini sanmıyorum. Ama bu yayın organlarında çalışan bazı gazetecilerin, AK Parti iktidarından nefret ettiğini, bu partiyi iktidardan indirmek için gazetecilik mesleğinin sınırlarını aşarak gönüllü ve istekli olarak CHP'ye açık destek verdiklerini biliyoruz. Siyasi olarak bir partiyi destekleyebilirsiniz. Ama yayınlarınızda yazı ve haberlerinizde adaletli ve objektif davranmak durumundasınız. Bazı gazeteci arkadaşlar, CHP yöneticilerinden daha fazla çaba sarf ediyorlar. Sayın Kılıçdaroğlu'na iktidar olma reçetesi hazırlıyorlar, her gün. Ellerinden gelse çıkıp Kılıçdaroğlu'nun yerine kendileri konuşacak. "Kurultay konuşmasında şu noktalar eksik kaldı, bunları biz soralım siz tamamlayın, konuşmanın şu bölümleri kamuoyundan eleştiri aldı. Biz soralım siz düzeltin" noktasına işi getiren gazeteciler oldu. Çok sırıtıyor, çok belli oluyor. Gazeteciliği bırakıp CHP yönetimine girmeleri daha şık olurdu. Ayrıca Sayın Baykal'ın Aydın Bey'i eleştirmesine şaşırdım doğrusu. Deniz Bey, geçmişte bu hakkını kaybetti. Başbakan Erdoğan, Aydın Bey'e "Bana insafsızca saldıran, iftira eden yazar-çizerlerinize sahip olun" serzenişinde bulunduğunda ne tepki vermişti, Deniz Bey? Başbakanı gazetecileri susturmakla suçlamıştı. İşin ucu kendisine dokununca eleştirdiği Başbakan ile aynı noktaya geldi. Gelişmeler Deniz Bey'i patrona, "Gazetelerine müdahale et. Bu ahlaki görevin" deme noktasına getirdi. Sayın Kılıçdaroğlu'nun genel başkan seçilmesiyle birlikte CHP'de bir kıpırdanmanın başlaması, AK Parti karşıtlarında CHP'nin iktidar alternatifi olabileceği kanaatinin oluşması demokrasimiz açısından ciddi bir kazançtır. Demokrasilerde, iktidarların ancak demokratik meşru yollarla değişebileceği umudunun canlanması ülkemizde sivil siyasete olan inanç açısından bir kazançtır. İktidar karşıtları, iktidarı değiştirmek için illa yüksek mahkemelerden alınacak zorlama kararlara, asker desteğine ve anti demokratik girişimlere gerek olmadığını göreceklerdir. Milletin gönüllü desteğini almadan iktidar değiştirmenin mümkün olmadığını; 367 kararı, e-muhtıra, darbe girişimleri ve organize cumhuriyet mitingleri bize açıkça göstermiştir. Ama bilinmelidir ki, sadece lider değiştirerek milletin gönlüne girilmez. Kafanızı anlayışınızı, programınızı ve tüzüğünüzü hatta kadrolarınızı da değiştirmeniz gerekiyor. İşin kötüsü, daha önce söylediğimiz birçok şeyi değiştirip yeni şeyler söylemeniz gerekiyor. Bu ülkeyi yönetmek için liderlerin sadece dürüst ve temiz adam görüntüsü vermeleri yetmiyor. Rahmetli Ecevit de dürüst ve temiz bir adamdı. Ama en büyük hırsızlık ve yolsuzlukların yapılmasına engel olamadı.