26 maddelik değişikliğin yeterli olmadığını, darbe rejiminin devamını sağlayan mevcut anayasanın tamamen değişmesi gerektiğini söyleyenler haklı. Ama Prof. Dr. Özbudun'un iyi bir ekiple hazırladığı anayasa taslağına gösterilen tepkileri, bugün "26 madde yeterli değil" diyenlerin o gün sus-pus olduklarını da hatırlayalım. Bugün bu değişiklikler için ortalığı ayağa kaldıranlar, o gün de yapılan yeni anayasa hazırlığının anayasanın değişmesi teklif edilemeyen maddelerine aykırı olduğunu iddia etmişlerdi. Değişiklik paketi tabii ki demokrasiyi tümüyle sağlayacak nitelikte değil. Ama bu değişiklik paketi gerçekleşirse demokratik bir anayasa yapmanın önündeki bürokratik takozlar kaldırılmış olacaktır. Değişikliğin amacı, 12 Eylül rejiminin yasama ve yürütmenin tepesine bekçi olarak diktiği bürokratik vesayetin gücünü sınırlamak. Bizde yüksek yargı maalesef siyasallaşmış durumda. Açıklamalara bakın, muhalefet partilerine taş çıkartıyorlar. HSYK, AYM, YÖK gibi kurumlar 12 Eylül darbesinin ürünü olan yapılar. 12 Eylül rejimi bu yapılarla bürokratların kontrol edeceği bir düzen kurmuş. Kuvvetler ayrılığı ilkesi var ama yürütme ve yasama bu kurumlar tarafından âdeta hizaya sokuluyor, kontrol altında tutuluyor. Yargı denetimi başka bir şey, "kontrol altında tutmak" başka bir şey. Mahkeme başkanlarımız 12 Eylül rejiminin kurduğu hukuk düzeninin nesini savunuyorlar anlamıyorum. Herhalde darbe anayasasının bürokrasiye sağladığı siyaset karşısındaki hükümranlıklarını kaybetmek istemiyorlar. Bürokratik elit, antidemokratik darbe rejimini koruma içgüdüsü ile bu yapıların değiştirilmesine karşı çıkıyor. Çünkü bu yapılar özellikle 2006'dan bu yana sistemin demokratik yönde değişimini önleme-engelleme misyonuna soyunmuş durumdalar. Bu yapıları demokratik standartlara göre düzenlemeden yeni anayasa yapmak-reform yapmak zor iş. Yüksek yargıya üye seçimindeki "al gülüm-ver gülüm" düzenine "kapalı kast sistemine" dokunulduğu için ayağa kalkan yüksek yargının "kuvvetler ayrılığı prensibi çiğneniyor, yargı bağımsızlığı elden gidiyor" çağrılarını samimi ve doğru bulmuyorum. Elden giden ayrıcalık, elden giden yasama ve yürütmeyi gemleme imtiyazı. Öneride HSYK'nın 15 üyesi yargıdan geliyor. 4 üyeyi Cumhurbaşkanı seçiyor. Bunun neresi yargı bağımsızlığına zarar verir? Yüksek yargıya Meclisin ve Cumhurbaşkanının üye seçmesi AB'de, ABD'de yargıyı siyasallaştırmıyor da bizde neden siyasallaştırsın? Kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı üzerinden koparılan fırtınaların gerçek nedeni 12 Eylül rejiminin oluşturduğu bürokratik vesayete dokunulmasıdır.