2006 Yargı Yılı olacak

A -
A +

Orhan Pamuk davası, Rektör Yücel Aşkın davası ve en son Mehmet Ali Ağca'nın tahliyesi, yargıyı Türkiye'nin birinci gündem maddesi haline getirdi. Çok şey yazılıp çizildi. Yargı teknik bir konu. Bu konu ile ilgili fikir beyan edenlerin çok dikkatli olması gerekiyor. Gerekli araştırmayı yapmadan, fikir sahibi olmadan bu konuda eksik ve yanlış şeyler yazarak, kamuoyunu yanlış yönlendirmek ve yargıya olan güveni azaltmak son derece tehlikeli bir iş. Yargı hepimize lazım. Suça göre değerlendirmeler yapmak yerine suçluya göre değerlendirmeler yapılıyor. "Senin, benim katilim" ayrımına gidiliyor. Katilin; sağcısı-solcusu, devlet yanlısı-devlet karşıtı olmaz. Katil katildir. Katilin kimliği ve siyasi düşüncesi değil, işlediği suç önemlidir. Ülkemizde son 3-4 yıl içerisinde AB üyelik müzakerelerine hazırlık için hukuk düzenimizde önemli reformlar yapıldı. Türkiye'nin daha şeffaf, daha demokrat ve daha eşitlikçi bir ülke olması adına önemli mesafeler alındı. Ama maalesef yasama erkinin gerçekleştirdiği bu yenilikleri uygulayacak olan bürokrasi hâlâ direniyor. Eğer yasama organının özellikle yargı alanında gerçekleştirdiği reformları, hukuk adamlarımız olumlu yönde katkı vererek uygulamada istekli davranmaz, takdir yetkilerini Türkiye'nin AB yolculuğunu hızlandıracak istikamette kullanmazlar ise, yani hakim ve savcılar muhafazakar davranırlarsa Türkiye'nin işi çok zor. AB üyeliği hayal olur. Ama ben hukuk adamlarımıza güveniyorum ve onların Türkiye'nin AB yolculuğunu hızlandıracağına inanıyorum. Yargı da hata yapabilir Ülkemizde demokrasi ve özgürlükler kurumsallaştıkça yargı alanındaki hatalar azalacaktır. Mehmet Ali Ağca'nın tahliyesinde bir hesap hatası yapıldığı söyleniyor. Olabilir, yanlış hesap Yargıtay'dan döner. Nitekim dün de bu karar, Yargıtay tarafından bozulmuştur. Ortalığı ayağa kaldırmaya, işi siyasi alana çekmeye gerek yok. Eski Adalet Bakanı H. Sami Türk'e soruyorum; "Bu tahliyede Adalet Bakanlığının-hükümetin bir günahı, bir kusuru var mı?" diye.Türk,"Bu tahliye ile ilgili Adalet Bakanının tahliye gerçekleşene kadar yapabileceği bir şey yoktu. Bakanlığın da, hükümetin de bu konuyla ilgili bir kusuru yok. Bakanın yapabileceği tek şey tahliye gerçekleştikten sonra Yargıtay'a yazılı emir yolu ile başvurmaktı. Onu da zamanında yaptı. Şu anda Yargıtay'ın kararını beklemekten başka yapabilecek bir şey yok. Ancak tahliyeye karar veren hukukçularımızın süreyi yanlış hesapladıklarını ve dolayısıyla erken tahliyenin gerçekleştiğini düşünüyorum" diyor. Bu konuda abuk-sabuk birçok yanlış şeyler yazıldı. Demek ki bu işin doğrusu, tahliye işlemi gerçekleşmeden Adalet Bakanlığı'nın hukuken yapabileceği bir işlem yoktu. Bu arada dikkatimi çeken başka bir şey var. Yargıdaki yanlış kararların önlenmesi ve uygulamada birliğin sağlanması amacı ile Adalet Bakanının kullandığı yazılı emir yolu. Bir yılda bakan 5 bin kez yazılı emir yoluyla Yargıtay'a başvurmuş. Yargıtay'ın bozma oranı yüksek. Bu oranın yüksekliği mahkemelerimizin hatalı karar oranının yüksek olduğunu gösteriyor. Bunun sebeplerini uzmanlar, "Yargıdaki iş yükü yoğunluğuna, hakim-savcı sayısının yetersizliğine (30 bin olması gerekirken bu sayı 8 bin 800), yargının fiziki altyapı ve maddi sorunları ile hukuk fakültelerindeki eğitim yetersizliğine bağlıyorlar. Bu sebeplerin en kısa sürede giderilmesini ümit ediyoruz. Sık sık af çıkarılmamalı Mehmet Ali Ağca olayında siyasetin tek ve en önemli günahı 80 yılda 53 af çıkarmasıdır. Af konusu adaletin güvenirliğini zedelemektedir. Devlet 80 yılda 1-2 tane af çıkarmalıydı. Bu affı da sadece devlete karşı işlenen suçlarla sınırlı tutmalıydı. Geldiğimiz noktada herkes yargı reformundan bahsediyor. Gerçekten ciddi bir yargı reformuna ihtiyacımız var. Yargının bağımsızlığı ve yargı güvencesi sağlanmalı. Yargının fiziki altyapı sorunları ile maddi sorunları giderilmeli. Yargıçlar vicdanları ile cüzdanları arasına sıkışmaktan kurtarılmalı.Türkiye'de tüm kurum ve kuruluşların bütün eylem ve işlemleri yargı denetimine alınmalı. Yargının tekliği sağlanmalı. Savcıya bağlı çalışan adli kolluk kuvveti oluşturulmalı. Yargıç devleti değil adaleti temsil etmeli. Her alanda hukuka uymak, uymamaktan daha cazip hale getirilmeli. 2006'da yargıyı çok tartışacağız. Umarım bu tartışmalar yargıya zarar vermek yerine yargının sorunlarının çözümüne katkı verir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.