2014'te yarı başkanlığa geçiyoruz

A -
A +

Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi şahsen beni en çok sevindiren yeniliklerden biri olmuştur. Yıllardır askerî ve bürokratik vesayet bir yol ve yöntemini bulup TBMM'ye kimin Cumhurbaşkanı olacağını hep dikte ettirmiştir. Ayrıca da istediği ismi Cumhurbaşkanı olarak milletvekillerine onaylattırmıştır. Bu yöntemle seçilen Cumhurbaşkanı da kendini millete veya meclise karşı sorumlu hissetmemiş, daha çok askerî ve bürokratik vesayetin hassasiyetlerini dikkate almış, kendisini onlara daha yakın hissetmiştir. Bu yüzden Rahmetli Özal ve Sayın Gül hariç, bütün cumhurbaşkanlarımız devletçi ve askerci olmuştur. Onlar millete, milletin meclisine değil devlet bürokrasisinin ve kurumlarının ne dediğine, ne istediğine bakmışlar ve o isteklere göre amel etmişlerdir. Cumhura uzak olmuşlar, cumhurun değerlerine mesafeli durmuşlardır. Tüm bu nedenlerle cumhurun, kendi başına baş olarak görmek isteği lideri kendi oyları ile seçmesi son derece isabetli bir değişim olmuştur. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin doğal birtakım sonuçları olacaktır. 2014 yılında millet sandığa giderek kendi oyları ile yeni cumhurbaşkanını seçecektir. Halkın oyları ile seçilen bir devlet başkanının yetkileri, sorumlulukları ve sistem içerisindeki yeri, milletvekillerinin oyları ile seçilen bir cumhurbaşkanından farklı olacaktır. Bu gayet doğal bir sonuçtur. Bu nedenle Cumhurbaşkanı seçimleri yapılmadan önce bu durumun netleştirilmesi gerekir. Halkın oyu ile seçilecek olan devlet başkanının sistem içerisindeki yeri, konumu, görev ve sorumlulukları, yetkileri anayasada net bir biçimde ortaya konmalıdır. Bunun hukuki karşılığı yarı başkanlık veya başkanlık sistemidir. Türkiye kamuoyu bu ihtiyacı tartışmalıdır. Muhalefet partilerinin "Biz bunu tartışmayız" açıklaması sorunu çözmez. Bunu tartışmak ve hatta çözmek zorundayız. Şunu herkes kafasına soksun, bu millet kazandığı hakkı geri vermez. Hiç kimse cumhurbaşkanı seçimini eski sisteme çevirmeyi hayal etmesin. Millet buna izin vermez. Herkes milletin bu yöndeki iradesini içine sindirsin ve halkın seçtiği bir cumhurbaşkanının sistem içindeki konumu nasıl olacak, ona çözüm arasın. Benim şahsi kanaatim başkanlık veya yarı başkanlık sistemi bunun için son derece uygun. Türkiye eğer bu çıkması muhtemel problemleri çözmek istiyorsa, siyasi istikrarın nasıl bir avantaj olduğunu fark ettiyse en azından kendi şartlarına özgün bir başkanlık sistemine geçmelidir. Türkiye Başkanlık sistemine geçerse siyasi istikrar kalıcı hale gelir. Marjinal gruplar istikrarı tehdit edemez. Aşırı uçlar büyük grupların, ana düşünce akımlarının içine dahil olmak durumunda kalır. BDP Başkanlık sistemini istemiyor mesela. Çünkü BDP toplumun yüzde 51'inden oy alamaz. Başkanlık sisteminde radikal ve uç gruplara iktidar yolu kapalıdır. Yüzde 51 oyla seçilecek bir başkan çoğunlukla uzlaşmak zorunda olduğu için 'tek adamlık' yapamaz. Türkiye'nin geleneklerine uygun bir sistem inşa edilebilir. Zamanında hem Rahmetli Özal, hem Rahmetli Erbakan hem de Demirel başkanlık sistemi istedi.Türkiye'de sağda siyaset yapan liderler Başkanlık sisteminden yana tavır koyuyorlar. Türkiye'de sol yüzde 51'i bulmaktan korktuğu için başkanlık sistemine şiddetle karşı çıkıyor. Bu sistemi tartışmalıyız, halka anlatmalıyız. Zaten Türkiye 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra yarı başkanlık sistemine otomatik olarak geçmiş olacak.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.