28 Şubat süreci sorgulanmalı

A -
A +

Bugün 28 Şubat, post modern darbenin 15'inci yıl dönümü. 28 Şubat, sadece 'o dönemdeki hükümeti iktidardan düşürmek için yapılmış' anti-demokratik bir girişim değildir. Bu girişim; bu milletin inançlarına, yaşam biçimine, kültürüne ve tüm manevi değerlerine karşı yapılmış bir darbedir. Hedefinde sadece hükümet yoktur, bizzat milletin kendisi vardır.. Bu hedefe bugünden yarına ulaşılamayacağı bilindiği için "28 Şubat gerekirse bin yıl sürecek" denilmiştir. Bu uzun vadeli projeyi hayata geçirmek ve direnenleri bertaraf etmek için bir dizi mekanizmalar kurulmuş ve faaliyete geçirilmiştir. Devlette 'irticacı' memur ve işçi avına başlanmış, on binlerce insan işinden edilmiş ve bunların ömür boyu işsiz kalmaları için gerekli tedbirler alınmıştır. İnancının gereğini yaşamak isteyen herkes potansiyel irticacı olarak fişlenmiş ve adeta hayat hakkı yok edilmiştir. O dönemde yanınızdaki birinin duyacağı tarzda 'Allah' veya 'Bismillah' demek bile riskli bir davranış haline gelmiştir. 28 Nisan 2000 tarihli MGK toplantısında "İrticai faaliyetlere karşı yürütülecek mücadele stratejisi" başlığı ile 11 sayfa tutan 109 maddelik tedbirler listesi hazırlanmış ve onaylanarak tüm kamu kurum ve kuruluşlarına gönderilmiştir. Gerçek iktidar sahibi asker olmuştur. Bu süreçle ilgili olarak askerin refleksini anlamak mümkündür. Ancak askerin bu post-modern darbeyi yapmasına ve başarılı olmasına gönüllü destek veren, onları adeta teşvik eden bazı üniversiteleri, sivil toplum kuruluşlarını, o dönemin merkez medyasını ve anlı şanlı iş adamlarımızı ve en kötüsü yüksek yargı organlarımızdaki hukuk adamlarını anlamakta zorlanıyor insan. Düşünün ki, bugünün anlı şanlı sivil toplum kuruluşları gazetelere çarşaf çarşaf ilanlar vererek darbeyi açıktan desteklemişlerdir. Bugün demokrasi kahramanı kesilen ve hükümete ayar vermeye kalkan TÜSİAD, o gün 28 Şubat post-modern darbesinin maalesef en büyük teşvikçisi ve destekçisi olmuştur. Çünkü TÜSİAD üyeleri, "Anadolu kaplanları" olarak anılan sermaye gruplarının pastadan pay almasından rahatsız olmuşlardır. 28 Şubat ve sonrası yıllara bakılırsa birçok iş adamı askere verdiği bu desteğin karşılığını fazlasıyla almış, parasına para katmıştır. Merkez medya, post-modern darbenin iletişim aracı haline gelmiş ve manşetler Genelkurmay Karargahında atılmıştır. İkna edilemeyen kalemler işsiz bırakılmıştır. Bu gönüllü desteği veren medya patronları ekonomik olarak ödüllendirilmiştir. Kimine özelleştirmelerden pay verilmiş kiminin banka kurmasına katkı sağlanmıştır. Bir toplum mühendisliği projesi olan 28 Şubat'ta siyasetçilerin de büyük veballeri vardır. Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel, askerlerle iş birliği yapmıştır. Dönemin siyasetçileri Tayyip Erdoğan ve yol arkadaşlarının 27 Nisan e-muhtırasına verdikleri tepkinin yüzde 1'ini verme cesaretini gösterememişlerdir. Muhalefet partileri soruna demokrasi sorunu olarak bakmamış, koltuk kapma sevdasına düşmüşlerdir. Hiç vakit kaybetmeden 28 Şubat süreci bağımsız yargı tarafından soruşturulmalıdır. Allah bu millete bir daha benzer günler yaşatmasın.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.