AB iç işlerimize karışır

A -
A +

AB temsilcilerinin ülkemizdeki antidemokratik uygulama ve gelişmelere tepki vermesini anlamayanlar herhalde Türkiye'nin kendi özgür iradesi ile 2005 yılından itibaren AB ile tam üyelik müzakerelerine başlamış bir ülke olduğunu unutmuş görünüyorlar. AB sadece bize değil müzakerelere başladığı tüm ülkelerin iç işlerine karışmış, bugüne kadar. Tam üyelik müzakerelerini sürdürdüğümüz ve tam üye olmaktan vazgeçmediğimiz sürece de karışmaya devam edecek. Zaten AB'nin istediği bizim iç işlerimizin, onların iç işlerinin standartları ile örtüşmesini sağlamak. Siz sokaktaki çocuğun bile ikna olmadığı gerekçelerle iki kişiden birinin oyunu almış bir partiyi yargı darbesi ile kapatmaya kalkacaksınız, sonra da tam üyelik müzakerelerine başladığınız ve müzakere sürecini izleyen AB'ye de "Sen bu işe karışma" diyeceksiniz! AB bir demokrasi kulübü. Siz AB'nin en hassas olduğu "sivil demokratik" alana çok zayıf gerekçelerle yargıyı kullanarak müdahale edeceksiniz, AB de buna seyirci kalacak. Bu durum AB'nin kendisini ve kuruluş felsefesini inkâr olur. AB müzakere sürecinde tüm idari ve hukuki mevzuatımızı kendi mevzuatı ile uyumlu hâle getirmemizi talep ediyor. Bu müzakere sürecinin gereği diyor ki: "Ülkendeki siyasi partiler rejimini Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ve Avrupa Konseyi Venedik Komisyonunun ilkelerine uygun hale getir. Biz parti kapatma davalarını bu ilkeler çerçevesinde değerlendiririz. AK Parti'ye açtığınız kapatma davası bu ilkelere uymuyor." Nedir bu ilkeler? 1.Sadece şiddeti savunan veya şiddete başvuran partiler kapatılabilir. Anayasa'nın barışçı yollardan değişmesini savunan partiler kapatılamaz. 2.Bir parti, tek tek üyelerinin, parti yönetimince yetkilendirilmeyen davranışlarından sorumlu tutulamaz. 3.Partilere karşı kapatma gibi ağır bir yaptırıma, daha hafif yaptırımlar uygulandıktan sonra, ancak son çare olarak başvurulabilir. İşte AB'nin parti kapatma kriterleri. Açılan dava bu kriterlerin hangisine uyuyor? "AB ülkemizde yargıya müdahale etmesin." Eyvallah, katılıyorum. Ama Yargı da Anayasanın 90'ıncı maddesini dikkate almalı. Üyesi olmaya can attığımız AB'nin kriterlerini kale alsın. Tarafsız olsun, adil olsun. Baskılara boyun eğmesin. Etki altında kalmasın. Rejimin değil hukukun bekçiliğini yapsın. 367 kararı, Cumhurbaşkanının iddianameye dahil edilmesi kararı gibi alınan bazı kararlar 'iç ve dış' kamuoyunda yüksek yargı kurumlarına karşı güvensizlik oluşturmuştur. Bu güvensizlik giderilmez ise bu ülkede yaşanmaz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.