Beyaz Saray'daki Oval Ofis'te karşılıklı samimiyet ve özgüvene dayanan buluşmanın son bölümüne şahitlik ettik. Belki de ilk kez Türkiye Beyaz Saray'dan bir şeyler talep etmeye, el açmaya değil, her alanda muhatabı ile işbirliği yapmaya gelmiş bir ülke havasındaydı. Obama ve Erdoğan Beyaz Saray'da çalışma yemeği dahil neredeyse 2,5 saat bir arada oldular. Dünyada ve bölgemizde hem Türkiye'yi hem de ABD'yi ilgilendiren bütün konuların görüşüldüğü söyleniyor. Tarafların üzerinde mutabakat sağlamadıkları konu yok gibi. Türkiye'nin dış politikada artık bağımsız hareket ettiğini Washington'da daha iyi hissettik. İran konusunda, İsrail-Filistin meselesinde, kısacası ABD'nin hassas olduğu konularda Başbakan hiç eğip bükmeden, ABD yönetimi ne tepki verir diye kaygılanmadan, ne düşünüyorsa çekinmeden, Türkiye'nin gerçek görüşlerini cesurca ortaya koydu. Tüm konuşulanlardan çıkardığımız sonuç, ABD'nin hem İran, hem Afganistan ve Pakistan hem de İsrail-Suriye ile İsrail-Filistin sorunlarının çözümünde, Irak'la ilgili problemlerin halledilmesinde Türkiye'ye ihtiyacı var. Türkiye'nin de bölücü terörün yurtdışı boyutuyla mücadelede, Azerbaycan-Ermenistan arasındaki sorunların çözümünde ve Kıbrıs'ta başlatılan barış görüşmelerinin bir an önce sonuçlandırılması konularında ABD'nin desteğine ihtiyacı var. Bu karşılıklı ihtiyaçlar, bu iki ülkenin sıkı bir işbirliği yapmasını adeta zorunlu kılıyor. ABD Başkanı Türkiye'nin bölgesel ve küresel barışa verdiği katkının farkında. İran sorunun çözümünde Türkiye'nin oynadığı ve oynayacağı rolü çok önemsiyor. Tüm bu karşılıklı çıkar ilişkileri, ekonomik alanda yetersiz kalan işbirliğini artırma ihtiyacını doğurmuş. Başkan Obama'nın stratejik ortaklığa ilave olarak gündeme getirdiği Türkiye ile modern ortaklık tezi, iki ülkenin ekonomik alanda da işbirliği yapmasını kapsıyor. Bu model ortaklık kavramının içinin doldurulması ve eyleme geçirilmesi için her iki ülkede de stratejik gruplar oluşturuldu. Başbakan Erdoğan hem Beyaz Saray'da hem de Washington'da katıldığı panellerde, İran sorunu ve İsrail'in tutumuyla ilgili çok açık bir tavır sergiledi. Erdoğan "İran'ın nükleer silah teminine karşıyız ama nükleer enerji temini hakkına saygılıyız. 'İran'a nükleer silah temin etme' telkinimizin etkili olması için aynısını İsrail'e de söyleyebilmemiz şart" şeklinde özetlenebilecek görüşünü her ortamda dile getirdi. Türkiye, İran'ın nükleer silah teminini engellemek için, diplomatik yolların kullanılarak başarıya ulaşılmasını öneriyor. Bunun için İran'la ABD, İran'la Batı Dünyası arasında Türkiye'nin bir görüşme koridoru sağlayabileceği değerlendiriliyor. Ermenistan'la imzalanan protokolle ilgili olarak Türk hükümetinin protokolü meclise sevk ederek üzerine düşeni yaptığını söyleyen Başbakan bu protokolün mecliste onaylanması için Azerbaycan- Ermenistan arasındaki malum sorunların çözülmesi gerektiğini net olarak ortaya koydu. Demokratik parlamenter sistemde meclisi, hükümetin bir noktadan sonra etkileme gücü olmadığını belirten Başbakan 1 Mart tezkeresini buna örnek gösteriyor. Bu protokolün meclisten geçmesi isteniyorsa MİNSK Grubu Eş Başkanı olarak ABD'nin Rusya ve Fransa ile birlikte 20 yıldır oyaladıkları Azerbaycan-Ermenistan sorununun çözümü için etkin katkı koymaları gerekiyor. Bu sorun çözülmez ise protokoller mecliste onaylanmaz. Bütün çabalar ve emek boşuna gitmiş olur. Terörle mücadele konusunda 5 Kasım 2007'de kararlaştırılan strateji tekrar kuvvetle teyit edildi. Başbakan, "Kandil konusunda anlık istihbarat paylaşımı etkin bir şekilde devam edecek ve yeni olarak gerekli farklı destekleri de verecekler" dedi. Başbakanın gerekli farklı desteklerden kastı nedir, yakında görürüz. Başbakan, Rasmussen'in NATO Genel Sekreteri seçiminde Türkiye'ye söz verilen 6 başlığın artık gereğinin yapılmasını talep etmiş. Muhatabı da , "Türkiye'nin NATO içindeki pozisyonu güçlendirilecek" açıklamasıyla bu sözlerinin yerine getireceğini teyit etti. Türkiye'de demokratik açılımı bile bir ABD projesi olarak görenlerin, Washington'da 2 gündür yaşananları ve Türkiye'nin dış politikasında nasıl bağımsız hareket ettiğini görmelerini çok arzu ederdim. "Türkiye eksen değiştiriyor, Türkiye İsrail'i eleştirdiği için ve İran konusunda farklı düşündüğü için cezalandırılacak" diyenlerin yanıldığına burada şahit olduk. Çünkü Türkiye artık birileri tarafından yönlendirilemeyecek kadar büyük ve güçlü bir ülke.