Saddam'ın devrilmesinin üzerinden bir buçuk ay geçmesine rağmen Irak'ta gelecekle ilgili kaygılar halen devam ediyor. Çünkü halen yönetimin mekanizmaları tam olarak oluşturulamadı, oluşturulanlar ise adaletli olmadı. Bu arada ABD Irak'ta görevlendirdiği kadroların başına getirdiği isimler de dahil olmak üzere bir kısmını değiştirdi. Nasıriye ve Bağdat'ta Irak Muhalifleri toplandı ve hiçbir sonuç çıkmadı, çıkmaz da... Bu muhalefet 10 yıldır toplanır bazı grupların gövde gösterisi ve mesajlarını dünyaya duyurma platformu olarak kullanılır ve dağılır. Bundan sonra da muhalefetin bir şey yapacağını pek tahmin etmiyorum. Bu durum kimin avantajına diye düşünürsek hem ABD'nin hem de Kürt grupların avantajına... Neden? ABD'nin avantajına çünkü, hem bölgede kalma süresini uzatır hem de oluşturmayı düşündüğü federatif yapımının ideal yönetim şekli olacağı fikrini doğrulamış olur. Kürt gruplara gelince bir taraftan kuzeyde oluşturdukları De-Facto durum devam eder, diğer taraftan da federasyon fikirleri için yönetim şekillerini sulandırmış olurlar ve güneyde elde edecekleri kazanımlar için mücadeleye devam etme fırsatı bulurlar. ABD'nin Irak'la ilgili niyeti belli, bu niyeti için Kürt grupları kullanacağı da belli, ama dengeleri iyi gözetmeden, diğer toplumları dışlayarak veya taraflı tutum sergileyerek amaçlarına ulaşmak istiyorsa bu durum bölgeye huzur değil kargaşa getirir. Taraflı tutum sergilemesi hem Irak'taki diğer etnik, dini ve mezhebi unsurlarda mağduriyet duygusu ve tepkisi oluşturacak, hem de bölge ülkelerinde huzursuzluğa yol açacaktır. Kürt gruplara gelince, dış destek sağlamayı mücadelelerinin başlıca şartı haline getirince, doğal olarak bazı devletlerin dış politikalarının birer aracı haline dönüşeceklerdir. Bu durum kısa vadede kazanç olarak görülse de uzun vadede telafisi mümkün olmayan neticelere ulaşacaktır. ğ Huzurun sorumluluğu ağır ABD'nin Irak'ta uyguladığı huzur operasyonu ve demokrasi ve adaletinden birkaç örnek vererek yazımı sonuçlandırmak istiyorum. Musul ve Kerkük'ün halkın yönetimine devri için delegeler seçtirdi ve şehir meclisleri oluşturdu. 500 bin Türkmen'in yaşadığı Kerkük'te, 300 kişilik delege heyetinde yeralan ve ABD'lilerce belirlenen 144 bağımsız delegeye bakıldığında hemen hemen tamamının Kürt olduğu dikkat çekiyor. Ayrıca Kerkük Şehir Meclisi için her etnik gruptan (Türkmen, Arap, Kürt ve Asuri) 6'şar üye seçtirdi, 6 bağımsız üyeyi de ben seçeceğim dedi ve 5 Kürt, 1 Asuri seçti. Bunu yaparken şehrin etnik yapısını ve insanların duygularını hiç dikkate almadığı, Valilik seçimi dahil tüm oylamalarda Kürt grupların istedikleri kararları gerçekleştirecekleri bir yapı ortaya koyduğu görülüyor. Kafamıza takılan nokta işte burası. Arap ve Türkmenlerin yok sayıldığı, kayırmacılığın göz göre göre uygulandığı bir ortada, adalet ve demokrasiden bahsetmek mümkün mü? Adaleti ve demokrasiyi hiç tatmamış bir ülkede bu uygulama haksızlık olmuyor mu? Aynı oyun Musul'da da oynanmak istendi ama Arapların ve Türkmenlerin tepkisi sonucunda, KDP istediğini gerçekleştiremedi.... Zaman her şeyin çözümünü bulacaktır... Zaman ve gerçek demokrasi Irak'ta her şeyin yerine oturmasını sağlayacaktır... Yoksa bir Filistin sorunu örneği yaşanacaktır. Bölgede huzur istiyoruz, huzur için herkes üzerine düşeni yapmalıdır. Bu konuda ABD'nin çok ağır bir sorumluluğu olduğu apaçık ortadadır...