Talabani, Irak'ın cumhurbaşkanı olduğunu unutarak yine aşiret lideri ağzı ile konuştu. Türkiye'yi 'Kürt kartı ile' tehdit ederek çizmeyi aştı. ABD basınına demeç veren Talabani, "PKK'yı ateşkese ikna ettik" diye terör örgütü ile pazarlık havası estirdi. Bu açıklamalarına Türkiye'den sert cevaplar alınca da, Türkiye'yi tehdit etti. Yine ABD medyası üzerinden; Türkiye, İran ve Suriye'yi Irak'ın içişlerine müdahale etmekle suçlayarak, "Bundan vazgeçmezlerse Irak'ta bu ülkelerdeki muhalifleri destekler" tarzında açıklama yaptı. Türkiye, Irak'ın içişlerine karışmıyor. Irak'ın iç işlerine karışan, hatta Irak'ı yöneten ABD. Talabani de ABD sayesinde o koltukta oturduğunu biliyor. Talabani'nin Türkiye'deki muhaliflerden kastı terör örgütü PKK'dır. PKK'yı destekleyerek ülkemizde kaos çıkaracağını ima ediyor. Böyle diplomatik bir imaya gerek yok. Türkiye'de her yetkili Talabani ve Barzani'nin PKK'yı yıllardır koyunlarından nasıl besleyip barındırdığını, Türkiye'nin güneydoğusundaki her terör hareketinde aşiret liderlerinin katkısının ne olduğunu gayet iyi biliyor. Özellikle de Talabani'nin nasıl bir dönek olduğunu, sözüne asla güvenilmeyeceğini, hatta kişisel menfaatleri için Kürtleri bile satabilecek bir karaktere sahip olduğunu bilmeyen yok. Kendisini gerçekten Irak'ın seçilmiş cumhurbaşkanı zannediyor. Bir sömürge ülkesi konumunda olduğunu unutuyor. ABD yüzyıllarca Irak'ta kalacak zannediyor. Burada asıl önemli olan Talabani'nin ne söylediği değil, söylediklerinin kim tarafından söylettirildiği ve nereden cesaret aldığıdır. Üzerinde durulması gereken nokta budur. Türkiye'ye verilen bu mesaj Talabani'ye mi ait yoksa ABD'ye mi? ABD, Talabani üzerinden Türkiye, İran ve Suriye'ye "Kürt kartı elimizde, PKK kartı-PJAK kartı elimizde, istediğimiz zaman Talabani-Barzani PKK ve PJAK kartını kullanır, iç istikrarınızı alt üst ederiz" mesajını mı veriyor? ABD, İngiltere ve İsrail, ABD'nin İran-Irak- Suriye kısacası Ortadoğu politikalarında etkin olarak yanında yer almadığımızda bu kartları kullanabileceğinin mesajlarını mı veriyor? Bu yakında ortaya çıkacak. Başbakan Erdoğan'ın ABD gezisinde Bush ve bilahare İngiltere Başbakanı Blair ile yapacağı görüşmelerden sonraki gelişmeleri izlemek gerekiyor. Bu görüşmelerden sonra ABD, PKK ile mücadelede Türkiye'yi tatmin edecek somut adımlar atmaz ise yine eskisi gibi oyalamaya devam ederse biliniz ki, artık PKK da ABD'nin Kürt kartı listesine dahil edilmiştir. Türkiye PKK ile mücadelede ABD ile karşı karşıya gelmeyi göze almak zorunda kalacaktır. Güneydoğu'dan her gün bir şehit cenazesinin geldiği, genel seçimin yaklaştığı, ülkenin başbakanının konu ile ilgili millete taahhütte bulunduğu bu şartlar içerisinde başka çare yok gibi görünüyor. Gönül ister ki, bu sorun bir kişinin dahi burnu kanamadan diplomatik girişimlerle çözülsün. Ama olmuyor ise daha fazla dayanamazsınız, ülkenizin insanınızın güvenliğini başka ülkelerin insafına terk edemezsiniz. ABD-Türkiye ilişkileri PKK terörü nedeniyle krize girebilir. Türkiye'de ABD karşıtlığının had safhaya gelmesinin yegane sebebi ABD yönetiminin PKK terörü ile mücadelede ipe un sermesi, isteksizliği ve samimiyetsizliğidir. Üç Türk'ten en az ikisi PKK'nın varlığını ABD'nin himayesi sayesinde sürdürdüğüne inanıyor. ABD yönetimi, Hükümetin PKK ile mücadele konusunda ABD istese de istemese de somut adımlar atıp somut sonuçlar almak zorunda olduğunu anlamalıdır. Eğer bunu anlamamakta direnirler ise uzun geçmişi olan Türk-ABD ilişkileri tarihte hiç olmadığı kadar bozulacak ve kriz çıkacaktır. Bunun sorumlusu da uzun süredir sabreden Türkiye olmayacaktır. Umarım Bush Yönetimi artık bunun farkına varmıştır.