11 Eylül'deki terör olayından sonra ABD'nin geliştirdiği yeni stratejiler hepimizin malumu. Bu stratejilerden birisi de Büyük Orta Doğu Projesi. Bu projenin maksadı, Orta Doğu Ülkelerindeki yönetim biçimlerini değiştirmek ve bu bölgede demokrasinin, şeffaf ve açık yönetimlerin hakim hale gelmesini sağlamak. Orta Doğu'daki baskıcı yönetimlerin adaletsizlik, fakirlik ve dolayısıyla radikal terör ürettiğine inanılıyor. Gelir dağılımındaki adaletsizlikler, yönetimde eşitsizlik, halk iradesinin yönetime yansımaması, eğitimsizlik, kişisel hak ve hürriyetlerin kullanılamaması, yönetimlerin hukuk ve sosyal adalet ilkesinden uzak durmaları gibi birçok sebep terörü besliyor. Kapalı rejimlerde terör hemen taban bulabiliyor. Terörü insanlığın ve özellikle de kendi ülkesinin geleceği için en büyük tehdit olarak gören ABD, terör ürettiğine inandığı ülkeleri ve rejimleri bir şekilde hizaya getirmeye kararlı görünüyor. Ancak izlediği yöntemin yanlış olduğunu, Irak'taki uygulamalarına bölge halkının verdiği tepkilerden anladı sanıyorum. Demokrasi, bir ülkeye silah zoruyla ve o ülkeyi işgal ederek getirilemez. Halk desteği olmadan bunu yapamazsınız. ABD, Orta Doğu'da, İslam Ülkelerinde mevcut kapalı rejimleri terörün beslediğini, bunu önlemenin yolunun ise bu bölgede demokrasiyi hakim hale getirmek olduğunu düşünüyor. Türkiye Orta Doğu için model ülke ABD gezisinde Türk-Amerikan heyetleri arasındaki görüşmelerin en önemli gündem maddelerinden birisi de "Büyük Orta Doğu Projesi" için uzun vadeli işbirliği oldu.. ABD yönetimi, "Eskiden Türkiye ile stratejik ortaklığımızın temeli askeri işbirliğine dayanıyordu. Şimdi bu stratejik ortaklığın temelinde demokrasi var" diyor. Türkiye ve ABD'nin, Orta Doğu'da şeffaf ve demokratik rejimlerin işbaşına gelmesi ve bölgeye demokrasinin yerleşmesi için uzun süre birlikte çalışacakları anlaşılıyor. Yeni stratejik ortaklık kavramının içinde bu hedef var. Son aylarda Türk Hükümetinin özellikle Suriye ve İran'a yönelik diplomatik atakları ve Sayın Erdoğan'ın Cidde'de Müslüman ülke liderlerine verdiği mesajların sebebi bu işbirliğinden kaynaklanıyor. Başbakan Erdoğan, Bush'la yaptığı görüşmede bu projenin genişletilmesini Orta Doğu'nun yanında Orta Asya ve Kafkasya'yı da kapsamasını istedi. Bush da bu tespiti doğru bulduğunu ve dikkate alacaklarını ima etti. Ancak, Erdoğan bölgeye demokrasi getirme çabalarının askeri güçle değil, bu ülkelerdeki reformist hareketleri destekleyerek, bölge halkının yoksulluğunu gidererek, yolsuzlukları ve yasakları kaldırarak mümkün olabileceğini düşünüyor. ABD yönetimince "Büyük Orta Doğu Projesi" için Türkiye model ülke olarak görülüyor. Türkiye, İslam değerleri ile demokrasinin ve insan haklarının bir arada yaşatılabildiği örnek ülke. Tüm İslam ülkelerinin laik, demokratik birer hukuk devleti modeline ulaşması hedefleniyor. İşte bu hedef ABD'yi Türkiye ile uzun vadeli bir işbirliğine yöneltiyor. Dış politika açısından başarılı bir gezi ABD gezimiz sona erdi ve geçtiğimiz Cumartesi günü Türkiye'ye döndük. Ulusal gazetelere göz attım. Başbakanın ABD gezisinde bardağın dolu tarafına bakarak bu geziyi değerlendiren herkese, bazı yazarlarımız ateş püskürmüş. Benim kendilerine tavsiyem; lütfen önce kendi grubunuzun bu gezi boyunca attığı manşetleri inceleyin. Diğer gazetelerle karşılaştırın. Şaşıracaksınız. İğneyi kendinize çuvaldızı karşınızdakine batırın. Ben aynı değerlendirmemin sonuna kadar arkasındayım. Bu gezi, diplomatik açıdan son derece başarılı bir gezi olmuştur. Gezi katılan işadamları açısından başarısız ama dış ilişkiler anlamında son derece olumlu geçmiştir. Daha iyisini yapabilecek varsa beri gelsin. Bu gezi ile birlikte, Türk-Amerikan ilişkileri yeni bir sürece girmiştir. Bu süreçte her iki tarafın da karşılıklı ve uzun vadeli menfaatleri söz konusudur. Kıbrıs sorununu çözmüş, AB' den müzakere tarihi almış ve bünyesinde iç barışı sağlamış, reformları cesaretle tamamlayıp uygulayan bir Türkiye'yi kimse tutamaz. Bu durumda Türkiye şahlanır. Kanaatimce bu gezinin dört önemli sonucu var. Kıbrıs'ta gelinen nokta, Irak'taki çekincelerimiz için verilen güvenceler, terörle mücadeledeki kararlılık ve "Büyük Orta Doğu Projesi"nde uzun vadeli işbirliği. Perşembe günkü yazımızda bu sonuçları değerlendireceğiz. Tüm okuyucularımın Kurban Bayramını kutluyorum.