AK Parti'nin cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül. Başbakan Erdoğan,"Abdullah bey kardeşimin iradesine saygı göstereceğiz" açıklamasının arkasında durdu. Sayın Gül, her kesimle İstişarelerde bulunduğunu, millet iradesinin kendisinin aday olması yönünde tecelli ettiğini ve bu nedenlerle tekrar aday olmak istediğini belirtince sayın Başbakan dahil, AK Parti yönetimi Abdullah beyin bu kararını saygıyla karşıladı ve AK Parti'nin adayı olarak kabullendi. Ne derseniz deyin, hangi cepheden bakarsanız bakın AK Parti açısından doğru olan da buydu. Abdullah bey kendi isteğiyle bile adaylıktan vazgeçseydi AK Parti bunu millete anlatamazdı. Çünkü seçim kampanyasında millet Abdullah Beye, bir önceki süreçte yapılanlara çok öfkeliydi. Abdullah beye haksızlık yapıldığını düşünenlerin oranı çok yüksekti. Vicdanları sıkıştırmak doğru değildi. Eğer AK Parti Abdullah beyi aday göstermeseydi, "Tamam, demek ki Başbakan Dolmabahçe Sarayı'ndaki görüşmede Genelkurmay Başkanı ile anlaştı. Genelkurmay Başkanına Abdullah beyi aday yapmayacağı sözünü verdi. Bunlar askerden korktular. Seçim filan hikâye, göstermelik. Millet olarak bizimle dalga geçtiler. Demokrasicilik oyunu oynadılar. Gözümüzü boyadılar. Bunların da geçmişteki siyasetçilerden farkı yokmuş. Amerika'dan da korktular" gibi aklınıza, hayalinize gelmeyecek birçok şey yazılıp-çizilip konuşulacaktı. Ne derseniz deyin millet böyle algılayacaktı. Böyle bir algılama da AK Parti'nin sonu olurdu. Millet iradesini, milletin algılarını dikkate almayan hiçbir siyasi hareket uzun soluklu olamaz. Kim ne derse desin millete hesap vermek durumunda olan, millet iradesi ile bulundukları makamlara gelen insanlar milletin düşüncelerine, eğilimlerine göre karar vermek zorundadırlar. Aksi takdirde Baykal gibi olurlar, yavaş yavaş eriyip biterler. Bu açıdan baktığınızda Başbakan Erdoğan ve AK Parti, sayın Gül'ü aday göstererek siyasi açıdan doğru bir hareket yapmıştır. Muhalefet partilerine düşen görev; 22 Temmuz seçim sonuçlarına saygı göstererek maraza çıkarmadan, demokratik teamüllerin dışına çıkmadan Cumhurbaşkanlığı seçimini meclis çatısı altında tamamlamaktır. Muhalefet liderlerinin tutumu Muhalefet partilerinin liderleri bir an siyaseti bir kenara bırakıp empati yapmalıdırlar. Acaba bu liderler Başbakan Erdoğan'ın yerinde olsaydı 22 Temmuz' da çıkan seçim sonuçlarından sonra Sayın Gül'ü aday göstermekten başka bir şey yapabilirler miydi? Herkes millet iradesine saygı duymalıdır. Demokrasinin gereği budur. Abdullah Gül'ün adaylığına karşı çıkanlar millete kulak vermeli, Gül'le ilgili peşin hükümlü davranmamalıdır. Cumhurbaşkanlığı makamında Sayın Gül'ün icraatlarını, duruşunu, hassasiyetlerini görmeden, denemeden peşinen, ön yargılarla hareket etmek, niyet okumak doğru değildir. Belki de sayın Abdullah Gül, en tarafsız, cumhuriyet değerlerine en çok sahip çıkan, uzlaştırıcı, birleştirici, kurumların hassasiyetlerini dikkate alan çok başarılı bir cumhurbaşkanı olacak. Bekleyip, görelim, sabırlı olalım. Ayrıca siyaseti bir kenara bırakırsak emin olun ki, seçimde milletten yüzde 47 oy alan AK Parti grubu, yüzde 14 oy alan MHP grubu, yüzde 5 civarında oy alan DTP grubu ve bağımsız milletvekilleri Abdullah beyin adaylığını destekliyorlar. Hatta gönülden istiyorlar. Söylemlerine değil niyetlerine bakın. Açıktan söylemeseler de DSP'liler aslında Gül'ün adaylığına karşı değil ama politika yapıyorlar. DSP ve CHP dışında meclise yansıyan iradenin yüzde 78'i Abdullah Gül'ün adaylığını benimsiyor. Geriye kalan yüzde 22'lik bölüm de tabanında bir araştırma yapsa bu oran yüzde 90'a çıkar. Cumhurbaşkanı seçimi konusunda haklı olarak titizlik gösteren kurumlar, milletin minimum yüzde 80 oranındaki Sayın Gül'ün adaylığı konusunda gösterdiği olumlu tercihi dikkate almalı ve bu eğilimi doğru okumalıdırlar. Türkiye'nin çevresinde önemli gelişmeler var. İçerde ve dışarıda çözüm bekleyen birçok acil sorun var. Türkiye Cumhuriyeti devleti meclisi ile kurumları ile ahenkli bir şekilde cumhurbaşkanını bir an önce seçmeli ve ülkemiz gerçek gündemine dönmelidir. Suni, lüzumsuz gündemlerle çok vakit kaybettik. Herkes seçim sonuçlarını ve halkın düşüncelerini iyi analiz ederse Abdullah Gül'ün sadece AK Parti'nin değil halkın cumhurbaşkanı adayı haline geldiğini görecektir. Halka karşı çıkmak, halkın iradesini yok saymak demokrasi dışı bir eğilimdir.