Abhazya Cumhurbaşkanı Sergey Bagapş Türkiye'de. Ülkemizde yaşayan soydaşlarını ziyaret ediyor. Altı, yedi yıldır yapılamayan bu ziyaret sayesinde Karadeniz'in iki yakasındaki akrabalar buluşuyor, kucaklaşıyor ve hasret gideriyorlar. 500 binin üzerinde Abhaz yaşıyor, Türkiye'de... Kafkas kökenli diğer akraba toplulukları da hesaba kattığınızda Abhaz coğrafyasını kendi ata yurdu olarak gören 3 milyonun üzerinde T.C. vatandaşı var. Bu vatandaşlar Abhazya ile yakından ilgileniyor... Hepsi de Türkiye'de örgütlü, birbirlerinden haberdarlar. Kendi gelenek ve kültürlerini 100 yıldır bu kadar iyi muhafaza eden ve gençlerine aktaran, organize olmuş 'daha iyi' başka bir topluluk görmediğimi itiraf etmeliyim. Abhazya'da 130 bin civarında Abhaz yaşadığını biliyoruz. Türkiye'deki, orada yaşayanlardan 2.5 kat daha fazla Abhaz kökenli vatandaşımızın varlığı; Abhazya ile ilgilenme mecburiyetimizi ortaya koyuyor. Sovyetler Birliği'nin tarihini incelediğimizde Abhazya devleti hep var olmuş. Stalin, Sovyetlerin başına geçince Abhazya'yı 'özerk bölge olarak' Gürcistan topraklarına dahil etmiş. Gürcü kökenli Stalin'e, Abhazlar direnmiş. Stalin, epey kan dökmüş. Direnişçi Abhazlar'ı sürmüş. Sürgüne zorladığı Abhazlar, Türkiye'ye ulaşıncaya kadar Karadeniz'in hırçın sularında çok kayıp vermiş. Yolda hastalanan çocuklar Karadeniz'e "kurban" verilmiş! Bu nedenden dolayı daha 30 yıl öncesine kadar Abhaz halkı balık yemezmiş. Abhazya'da sürgünden arta kalanlar, Stalin'in baskısı ile Gürcistan'la birlikte yaşamışlar ama sürekli bağımsızlıklarını tekrar elde etme hayali peşinde koşmuşlar. Hiçbir dönemde kendi topraklarını Gürcistan'ın bir parçası olarak görmemişler. Her isyanları, her özgürlük hamleleri kanla bastırılmış. Abhazya'daki mezarlıklar şehitlerle dolu. Nihayet Abhazlar, 1993 yılında Gürcistan'la savaşarak bağımsızlıklarını ilan ettiler. Rusya'nın da desteği ile Abhazya'yı, BM üyesi 4 ülke tanıdı. Kafkasya'da ileri karakolu gibi gördüğü ABD'nin sınırsız desteğini alan Gürcistan, Abhazya'nın BM, AGİT, AB ve diğer ülkeler tarafından tanınmasını engelliyor. Gürcistan bu engelleme ile yetinmeyip Abhazya'ya ekonomik ve siyasi abluka da uyguluyor. Karadeniz'in açık sularında Abhazya'ya giden ticari ve turistik gemilere korsanlar gibi el koyuyor. Ne yazık ki, bunu Türk gemilerine de yapıyor. Hem de bu müdahaleyi ülkemizden aldığı sahil güvenlik botları ile yapıyor. Tam bir komedi. Peki Türkiye, neden hâlâ bu akraba devleti resmi olarak tanımıyor? Çünkü Türkiye'nin açmazları var. Diplomaside gönlünüzden geldiği gibi değil, aklınızla hareket etmeniz gerekiyor. Türkiye BM'nin, NATO'nun ve AGİT'in önemli üyelerinden biri. Bu kurumlar henüz Abhazya'yı tanımış değil. Diğer taraftan Türkiye'nin bugünkü çıkarları Gürcistan ve ABD ile ters düşmemeyi gerektiriyor. Bunu iyi bilen Gürcistan yönetimi, bu gerçeği istismar ediyor ve Türkiye'nin sabrını zorluyor. Ermenistan'la kara sınırımızın kapalı olması nedeniyle Türkiye, Kafkasya'ya ancak Gürcistan üzerinden bağlanabiliyor. Türkiye için stratejik önemi olan Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı, Gürcistan'dan geçiyor. Ayrıca Türkiye'de yaşayan epeyce de Gürcü kökenli vatandaşımız var. Türkiye'nin pozisyonu, sakalla bıyık arasında kalmak gibi bir durum. Ancak Türkiye'nin bu pozisyonunun 'ilelebet' böyle devam etmesi mümkün görünmüyor. Türkiye, resmî olarak tanımasa bile özel sektör ve sivil toplum aracılığıyla Abhazya'yla ekonomik ilişkilerini geliştirmek zorunda. Bu durum kaçınılmaz. Türkiye, Abhazlar'ın, ülkemize sorunsuz gidip gelmelerini ve ülkemizde yaşayan akrabalarının da kendi vatanlarıyla her türlü ilişkiyi sorunsuz kurmalarını istiyor. Gürcistan'ın bu arzuya müdahalesini de 'çizmeyi aşmak' olarak değerlendiriyor. Türkiye'nin hedefi; dost ve kardeş gibi gördüğü bu iki ülke arasındaki sorunların barışçıl yollarla çözülmesine katkı vermek. Ancak Gürcistan yönetimi buna hazır değil. Türkiye, akraba olarak gördüğü bir milletin o topraklarda, KKTC gibi ilelebet ekonomik ambargo altında inlemesine göz yumamaz. Ayrıca, Abhazya'nın demografik yapısının değiştirilme girişimlerine de daha fazla seyirci kalamaz. Gürcistan yönetiminin, bir ülkenin Cumhurbaşkanının turist gibi gayri resmi bir sıfatla ülkemize gelip akrabaları ile buluşmasını engellemeye çalışması ve bu nedenle ülkemize baskı yapma gayreti, kantarın topuzunu kaçırmaktır. Allah akıl versin.